sevilla maçının oynandığı yıl saint benoit'da orta bölüme gidiyordum. eses aşkıyla daha o yıllarda istanbul-eskişehir arasında mekik dokuyoruz. neyse, efsane maçı izledik yine döndük istanbul'a... fransızca dersinde kompozisyondan sınav olacağız. ben zaten maçın etkisinden kurtulamamışım, aldım kalemi elime sevilla maçını bir güzel fransızca yazdım. hiç unutmam öğretmenimiz joseph edizel ki kolejde kıt notuyla nam salmıştı, hayatında hiçbir sınavda 7 dahi vermemesine karşın, eses'in sevilla maçım yazdığım sınav kâğıdına tuttu 10 verdi, yetmedi bir de bu kompozisyon okul tarafından ödüllendirildi. ben dört köşeyim tabii, eses'im ispanya boğalarını madara etmiş, ben de onun sayesinde zor bir sınav dan tam not almışım!..
aradan yıllar geçti, 1997'de milliyet spor servisi dış haberler'de çalıştığım günlerde görevli olarak cenevre'ye gittim. tesadüf, kaldığım otelde sevilla'nın o günkü kadrosundan eloy da vardı ve hemen o müthiş maçla ilgili konuşmaya başladık. eloy, o yıl takımlarından 5 kişinin milli takımda olduğunu ve başardı bir sezon geçirdiklerini anlattı. hatta eskişehir'den dönüşte ligde atletico madrid'i 4-3 yenip liderliklerini sürdürdükleri için son dakikalarda gelen gollerle eses tarafından elenmeleri ispanya'da da uzun yıllar basın tarafından bir talihsizlik olarak yorumlanmış. eloy, geçen çeyrek asra rağmen o gün sahada yaşananları ayrıntısıyla hatırlıyordu ve başladı anlatmaya...
'maç 1-0 üstünlüğümüzle devam ederken ilk maçın da verdiği rahatlıkla turu atlayan tarafın biz olacağına o kadar inandık ki, oyun disiplinimizi bıraktık. bir ara sağ bek oyuncumuz maç devam ettiği bir arada eline bir limon aldı ve eskişehirspor seyircilerine baka baka limonu yemeye başladı. aman allahım, takımlarından ümidini kesmiş rakip taraftarlar bu harekete öyle bir tepki gösterdi ki, hepsi birden hemen organize olup tekrar takımlarını motive edici sloganlara başladılar. o sırada da eskişehirspor bir oyuncu değişikliği yaptı ve takıma hareket geldi. neyse maç bitti, soyunma odasında hepimiz kahrolmuş vaziyette oturuyoruz. antrenörümüz max merkel odaya girer girmez azuaga'nın üstüne yürüdü ve kafa attı. söylediği cümle yenilgimizi özetler gibiydi:
-sonumuzu sen hazırladın, uyuyan devi sen uyandırdın!'...