"1993/94 sezonunun sonlarına doğru, şampiyonluğa giden galatasaray ankara'da gençler'le oynayacaktı. arkadaşlarım gençler tribününe gittiler; ben, hâlâ çift-takımlı biri olarak, gergin, kişiliğim yarılmış, serbest kart tribününde yerimi aldım. gençlerbirliği galatasaray'ı 2-1 yendi, şampiyonluğunu zora soktu. fenerbahçe'ye şampiyonluk umudu doğmuştu ama o kadar korkunç üzülmediğimi farketttim. gençler'in galibiyetiyle gurur duyduğumu farkettim. "tarafsız" tribünde sağdan soldan kulağıma çalınan, gençler'in "durup dururken" (ve ne hakla!?) kazanmasını fener'e uşaklık ya da galatasaray düşmanlığına bağlayan yorumlardan tiksindim. galatasaray kaptanı bülent'in bizim genç çocukları itip kakmasından, yan hakeme dayılanmasından hicap duydum. farkettim ki hepten kopmuşum, gençlerbirliği'nden başkasında gözüm yok. kale arkasındaki arkadaşlarımın usul usul dalga geçmesine aldırmadım. galatasaraylı arkadaşımı arayıp "nasılmış!" diyebilme mutluluğuna nail oldum. (belirteyim: bu bir istisnaydı. gençlerbirliği taraftarı prensip olarak kimseyi aramaz - başkaları onu ararlar. rakiplerine diş bileyen beşiktaş, galatasaray, fenerbahçe taraftarları yurdun dört bir yanından telefona sarılarak, beşiktaş'ı, galatasaray'ı ya da galip ihtimalle fenerbahçe'yi yendiğimiz için bizi kutlarlar.)
bu hissiyatımın sağlamasını son bir kez daha, ertesi sezonun ilk haftasında, istanbul'daki galatasaray-gençler maçını televizyonda izlerken yaptım. galatasaray son dakikalarda -buram buram ofsayt kokan- iki tugay golüyle kazandı; bunun bende yol açtığı duygu sadece asabiyetti. galatasaray'la ilişik kestiğimi cümle âleme duyurdum, istanbul'daki arkadaşlarıma fax çektim. ligin ikinci yarısının ilk haftasındaki rövanşta, halâs olmuş bir ruhla, "bastır gençler bastır gençler cimbom'a da...!" diye bağırıyordum. nitekim 3-1... zaten o seneki gençlerbirliği büyük bir haz kaynağı, tribündeki arkadaş grubumuz da çocuklar gibi şendi! 1999/2000 sezonunda da 5. olduk, ama o seneki 5.'likten aldığımız zevki bir daha alamadık. o "özel" takımı hâlâ hülyalı hülyalı anıyoruz: hasan- taner, rahim, erkut - osman, engin, mosheou, kushe, erkan- kona, tarık."