tanıl bora'nın "karhanede romantizm: futbol yazıları" adlı kitabında bulunan "milli takım - mecburi destek, mecburi aşk mı?" başlıklı yazısından;
ben, ilhan mansız golü attığında hollanda'daydım. ne günlerdi! anlatayım...
dünya kupası'nın çeyrek final günlerinde, seferiyiz; hollanda'da, amsterdam'ın azıcık güneyindeki leiden şehrinde türkiye'nin sosyal ve siyasi tarihinin didiklendiği bir akademik toplantıdayız. bereket toplantıyı düzenleyenler "duyarlı" insanlar -onlara selam olsun-, türkiye-senegal maçının oynanacağı saatteki oturumu akşamüstüne erteliyorlar.
ve maçı, yaklaşık 25 kişilik bu akademik cemaatle bir ingiliz pub'ında seyrediyoruz. kafile başkanı, moderneleşen türkiye'nin tarihi kitabıyla tanınan erik jan zürcher; türkiye'den hürmetli profesörler, öğretim üyesi takımı, doktora öğrencileri... "maç için toplantı ertelenir miymiş?" diye bozuk atmış olanlar bile -isimleri lazım değil- türkiye'yi tutuyorlar. bazıları, yaklaşık yarım saatlik seyircilik kariyerleriyle, hakan şükür'ün behemhal çıkması gerektiğini tam yetkili açıklamalar yapıyorlar.
pub'da yaklaşık on kişilik bir senegalli grubu da var. yarısı ceket gömlekli amcalar, yarısı formalı-eşofmanlı delikanlılar. senegal'in yüklendiği kısa periyodda havalara fırlıyor, haykırıyorlar. sonra, suskun, surat asıklığı... onlara yakın oturuyor, sohbet ediyorum. "içimizdeki senegalli" - o benim işte! diouf'un felan doğru telafuzlarını öğreniyorum. orta sahayı kuvvetlendrmek için, isveç maçındaki performansıyla dikkat çeken amdy faye'i oyuna almanın iyi olacağını söylüyorum. katılıyorlar.
devre arasında sohbetimde, siyah amcalar, kim kazanırsa kazansın ilk kez bir müslüman memleketin dünya kupası yarı finaline çıkmış olacağını hatırlatıyor bir hocamız. hararetle oaylıyorlar. ben ekliyorum: "ve biz bunu bir ingiliz pub'ında bira içerek izliyoruz!" gülüşüyorlar.
bir de alman var, "bütün iyi hareketleri alkışlarım ama ilke olarak türkiye'yi tutarım" diyor. "ben o kadar şiddetle tutamıyorum, memlekette esen şoven havalar beni bundan alıkoyuyor" diyorum. "bilmez miyim" diyor, "ben de aynı nedenle almanya'yı tutmuyorum zaten."
senegallilerin yüzü ikinci yarıda iyice düşüyor. bireysellikte, yavaşlıktan, aptallıktan yakınıyorlar. diouf'un bu maçta "senegal hakan şükür'ü" işlevi gördüğünü söylüyorum, gülerek onaylıyorlar.
türkiye galibiyeti uzak ara hak ediyor. "içimizdeki senegallilerin" bile gönlü kaynıyor artık. golü ayağa fırlıyarak alkışlıyoruz, hürmetli hocalar gülüyor, bağırıyorlar. senegallilerle teselli mahiyetinde kucaklaşıyoruz. biri, türkçe olarak, "bizde kısmet yok" diyor!