tanıl bora'nın "karhanede romantizm: futbol yazıları" adlı kitabında bulunan "milli takım - mecburi destek, mecburi aşk mı?" başlıklı yazısından;
sahici futbolseverseniz, bizzat oyun kurgusu, takımın havası, oyuncuların hal ve tavırları nedeniyle de "benim takımım değil" diyebilirsiniz milli takıma. gruptaki ilk iki maçında, avara kasnak oyunuyla, oyuncuların saha içindeki ve dışındaki sevimsiz agresiflikleriyle, hiç de kolay benimsenecek bir takım değildi türkiye. japonya ve senegal maçında ise, hem oyun akıyla, maça asılışıyla hem de oyuncuların -hiç değilse sahada- asgari nezaketle davranmalıyla, "tarafsız" gözler için de sempatik hale geldi. türkiye'ye grupta kötü gözle bakan, japonya maçından itibaren ise desteklemeye başlayan birçok futbolsever tanıyorum. "başarı mitosuyla", skora baktıkları ya da "milletçe başarıya susadığımızı" düşündükleri için değil, futbol değerleriyle baktıkları için böyle yapıyorlardı. çok daha kıymetli bir destek değil mi bu?