9 ekim 1963 tarihli milliyetten; (spor ilavesinden)
italya ve fransa sahalarında
bir turko vardı
halit kıvanç
lefter’i ne zaman topu solaçık yerinden almış, kale ağzına getirerek bir arkadaşına uzatırken görsem, kulaklarımda ayni sesin çınladığını duyarım: «turko… turko…»
bu, o’nun, vatanından çok uzakta tek başına milletini temsil edişinin hâtırasıdır. ya da benim, ekmeğinden suyuna, seyircisinden oyuncusuna, her şeyi ile yabancı bir beldede. lefter’in bu başarısına şâhit oluşumun hâtırası…
1951 deki 2-1 lik berlin zaferinin ertesinde, italyada tahsilde bulunan bir arkadaşından aldığı mektup, lefter’in futbol hayatında yeni bir devir açmış, bir süre tereddüt etmişse de, bir gün kendini hiç sevmediği bir taşıtta, uçakta buluvermişti.
aslında italyaya gitmek, orada futbol oynamak da, o’na uçağa binmek kadar tatsız geliyor, öylesine endişe veriyordu. daha doğrusu türkiye’den, istanbuldan, fenerbahçeden, arkadaşlarından, hele hele sevgili büyükadasından ayrılmak, zor geliyordu leftere… ama işte bir gün kararını vermiş. floransaya yollanmıştı.
garip günler geçirdi başlangıçta… tam 10 gün antrenörüyle bir idarecisinden başka kimsenin yüzünü görmedi. hep antrenman yaptı, hep çalıştı. nihayet onbirinci gün, floransa yakınındaki carrera’da deneme maçına çıktı. sağaçığa geçmesini söylediklerinde yüzünü buruşturmuş, fakat çıkardığı oyunla kendisini deneyen fiorentina idarecilerinin yüzünü güldürmüştü. ogünün futbol piyasasına göre «pahalı» sayılan bir ücretle mukavele imzalaması, italya’da büyük heyecan uyandırmıştı.
ilk maçını juventus’e karşı oynadı. takımı 2-1 yenilmişti ama, lefter, ince futbolüyle seyircinin gönlünü kazanmıştı. hele ikinci maçla fiorentinanın bolognayakarşı 1-0 lık galibiyetini sağlayan tek golün kahramanı olunca… lefter, italya sahalarında da parlıyordu. fakat profesyonelliğin sağladığı maddi şartların yüksekliği, lefter’in karşısına koca bir duvar gibi dikilecek ve herşeye rağmen yurdunu, arkadaşlarını arayan futbolcu. gereken intizamlı hayatı devam ettirmekte güçlük çekecekti. bu ise, o’na pahalıya maloldu. para cezalarını. takımda oynatılmama kararı kovalıyordu. üstelik o’nu «lefter» diye değil, çok zaman «turko» (türk) diye çağırıyorlardı. milletini temsil görevini en iyisiyle yapmalıydı. kendini toparladı. azmetti, çalıştı. ve tekrar takıma girdi. bu arada eşini de italyaya getirmişti.
lefter için ikinci bir devir başlıyordu. işte ünlü inter takımını 5-0 yenerek sahadan silen fiorentinanın yıldızı, lefter’di. gollerden 2 sini atmış, diğerlerinde de ortak olmuştu.
ve bir başka hafta da, o’nun bir değil, iki deil, tam üç golü nasıl hazırladığını, topu solaçıktan alıp da kale ağzına getirdiğini, «alın, atın» diye arkadaşlarına uzattığını görmüş. fiorentina stadının «turko… turko» sesleriyle nasıl çınladığını duymuştum. yanımdaki seyirciler «maçı turko kazandırıyor» diyor, lefter’in her topu alışı bütün tribünleri ayağa kaldırıyordu. pro-patria’yı 3-0 yendi ler o gün…
italya’dan fransa’ya…
fakat lefter, floransaya, fiorentinaya ısınamamıştı. «arkadaşım yok» diye dert yanmıştı. ada’yı özlediğini uzun uzun anlatmıştı. dönmek istiyordu. «kendi seyircimin önünde oynamak, her şeyden tatlı» diyordu. ama fiorentina ile de mukavelesi vardı. ve yaz tatili için geldiği türkiyeden italyaya geç dönünce, ağır bir para cezasıyla karşılaştı. şöyle böyle 15 bin türk lirası ödeyecekti. hakkını aradı ve kazandı. para cezası kaldırılmıştı. fakat kulübünden de iyice de iyice soğumuştu. bir daha teklif etti: türkiyeye dönmek istiyordu. fiorentina kabul etmedi bunu… ancak fransanın nice takımına kiralanmasına râzı oldu.
yabancılar için gerekli üç ay bekleme süresinde sadece antrenmana çıktı ve sonra nimes’e karşı ilk maçını oynadı nice’de… o gün nice, sahadan 2-0 galip ayrılırken, gollerden birinin kahramanı da, lefter’di. sonra fransa kupası maçında lille’e attığı üç golle kendinden bahsettirdi. fransa’da da şöhretini duyuruyordu.
arada feci bir kazâ, yalnız kendisinin değil, karısının ve yeni doğmuş kızının hayatını da tehdit etmiş. fakat uçuruma yuvarlansa otomobildeki küçükandonyadis ailesi büyük talih eseri kazâdan kurtulmuştu. yılbaşını geçirmek üzere fransa’dan italyaya giderken geçirdikleri bir kazâydı bu…
türkiyede oynamak istiyordu. avrupa şampiyon kulüpler turnuasında nice’le fiorentina’nın karşı karşıya geldikleri mactan sonra ise, yıldızı daha da parlamıştı. o gün nice’nin 2-0 lık galibiyeti, santrfor oynayan lefter’in iki golüyle sağlanmıştı. günün as’ıydı artık… ve fiorentina, kendisini böylesine mağlûp eden eski oyuncusunu geri istemeğe başlamıştı. lefter ise, «ne italya, ne fransa…» dedi ve döndü… vatanına, ada’sına, kendi formasına, kendi sahasına, kendi arkadaşlarının pasına koştu.
o’nu fiorentina’da seyrettikten sonra floransa’dan ayrılırken «peki lefter, demiştim, dönünce hangi takımda oynıyacaksın?»
«döndükten sonra futbol oynayabilecek miyim bakalım? yaş 30’a geliyor…»
gerçekten yaşı 30 a geldi, 30 u geçti… ve şimdi 40 a yaklaşıyor.
ama o, «hayat 40 ında başlar» sözünü bile değiştirmeğe azimli: «futbol 40 ında bitmez!»