sezona son 3-4 yılda olduğu gibi yine kötü başladık... geçen yıl berbat ötesi bir sezon geçirmemize rağmen türkiye kupasına final oynamak biraz heyecanlandırmıştı ama bu sezon daha 2. turda (ki 2. tur bizim ilk maç oynadığımız tur oluyor) alanyaspor'a hafta içinde yenilerek havluyu attık. alanya maçında 4 gün öncede şu ana kadar sezonun "en kötü" takımlarımdan biri olan fenerbahçe'ye karşı tek bir şut bile "çekmeden" 3-0 yenilmemiz de ayrıca bir üzüntü kaynağı...
bu maça da bu son iki 90 dakikanın "can sıkıntısı" ile gittim. ankaraspor son 2 maçta 6 gol atıp hiç gol yemeden 6 puanı cebe indirmişti bizim durumumuz ise ortadaydı... iddaa da gençleri tej geçsem bile 3 ihtimalli bir maç bekliyordum açıkcası...
ankaraspor, blackburn rovers'ın klasik 2 parçalı mavi-beyaz formasının "tıpkısının-aynısı" ile sahaya çıktı. hemen aklım 2002-03'deki gençlerbirliği - blackburn rovers maçına gitti tabi... ah o günler...
ankaraspor kadrosunda sonradan oyuna giren baki mercimekle birlikte 4 eski gençlerbirlikli sahada yer aldı. erhan güven, eren aydın ve mehmet çakır... zaten ankaraspor'un kadrosundaki (gökhan tokgöz, lars fredrik risp...) ve idari yönetimindekilere (menajer ve kulüp müdürü eski gençlerbirliği menajeri ve kulüp müdürü) bakında herhalde adı "küçük gençler"...
maç öncesinde takıma ve teknik direktörü üste de bahsettiğim 2 maçtaki "çok kötü" performans nedeniyle "kırgın ve kızgın" olan gençlerbirliği taraftarı maçı düşünerek takımı maç önceside çağırıp moral verdi. aynısını devre arasında da yaptılar...
maçın başından sonuna kadar hep üstün oynayan takım gençlerbirliğiydi. ankaraspor ise beklediğimin aksine inanılmaz korkak ve 11 kişi defans top oynadı. biz bastırdıkca bastıyorduk ama son vuruşlar bir türlü etkili olmuyordu. yağmurunda etkisi ile top kontrolünde zorlanıyorduk. tüm dönen topları alıp atak yapmaya başladığımız ve tribünlerin iyice coştuğu anlarda gol beklerken özer sıfıra kadar indi neca'ya çıkarttı o da golünü attı... futbol işte... bu golde bizim defansın çok hatası var ama maçın başından itibaren ankaraspor ilk ve tek organize ataklarında golü buldu. bu golden sonra bastırmaya çalışırken kaznadığımız penaltı (ki belirtmek gerekir ankaraspor golünün asistini yapan özer "gecekondu tribünü" önündeki kaleye soldan gelen ortada topu kontrol edemeyen ve sağa doğru açılan topun peşinden koşan ve kaleye sırtı dönük olan mustafa pektemek'i gereksiz yere itti ve penaltıya sebebiyet verdi. ne gereksiz!) ile skoru dengeledik. ardından da gol atamadık ve 1 puanla haftayı kapattık.
açıkcası takım beklediğimden iyidi ama gol gelmeyince bir türlü tam anlamıyla rayına oturmadı. fener maçında ezilen, alanya maçında yedek çıkıp elenen takımın bu maçta ki "saldırgan" oyununu neden ama neden fener ve alanya maçlarında sergilemedik demeden edemiyorum!
bu arada mesut bakkal 90 dakika boyunca sadece sakatlana koray avcı yerine hakan aslantaş'ı oyuna soktu. onun dışında değişiklik yapmadı...
engin eskişehir maçında da olduğu gibi maçın adamıydı bence. yine çok teknikti. 0-0'ken ceza alanının solundan çalım, çalım, falso vererek 90'a vuruş az farkla dışarı çıktı çok üzüldük!
maçta abim ve 9 yaşındaki yiğenim alperen'de vardı. ankaraspor kalecisi senecky bir pozisyonda degajı direk taça atınca alperen birden "bizim niyazi bile daha iyi degaj yapar be!" diye bağırdı. bir an afalladım ve alperene dönüp "niyazi kim olm?" dedim. alperen de "niyazi bizim sınıfın en kötü top oynayan oyuncusu amca" dedi koptum :)