serkan seymen'in takımdan ayrı düz koşu kitabında bulunan "izmir'in plakası kaç" başlıklı yazısından;
mekan gene ev ve gene evde "maça gidiyoruz" lafları. ama bu kez aradan birkaç yıl geçmiş olduğundan, artık hafıza depolamaya hazır olan biteni. istikamet, izmir atatürk stadı. tesadüf bu ya, gene bir fenerbahçe maçı, ama bu kez rakip altay. ne koskacaman bir yermiş bu atatürk stadı.
kale arkasında konuşlanmış durumdayız bu kez. maç başlıyor, başladı derken, nevruz soldan giriyor ve daha ilk dakikalarda önümüzdeki kaleye golünü atıveriyor. sonra fenerbahçe'nin gol, atan galiba ali kemal'di. ama altay'da nevruz tam gününde, nasıl döktürüyor. büyük mustafa denilen mustafa denizli, zagor zafer, ismi ve tipi ezberlenen ilk topçular.
bakalım neler kalmış akılda. fenerliler içeriye doğru topu dolduruyorlar ki o sırada stadtta pürsessizlik. büyük mustafa'nın sesi duyuluyor; "çıııııkkk!" daha önce anlatmışlardı ya, ofsayt diye bir şey vardı. kaptan mustafa emir veriyormuş, onlar çıkınca bir anda, diğerleri ofsayt olacakmış. iyi, bunu da öğrendik; ne olduğunu tam anlamadık ya olsun.
bir başka kare. altay'ın dördüncü golü, tepeden üzerimize bir kağıt şeridi düşüyor. kağıtlı hesap makineleri için kırtasiyelerde satılan bir kağıt rulosu; belli ki gücü yetmemiş atanın sahaya kadar ulaştırmaya. çok iyi bildiğimizden, daha önce çok görmüşlüğümüz olduğundan değil elbette, o esnada öğreniyoruz. gol atılınca, sevinme hali hasıl olduğunda ya da takım sahaya çıkarken moral vermek için atılırmış. e biz ne yapıyoruz peki. özenle ve sabırla, zaten çok açılmamış olan ruloyu geriye sarıyoruz. maçın sonunda, kale arkası tribününün en üstünden, stadın dışına aşağıya sarkıyoruz. bir anda sallıyoruz ruloyu aşağıya, kağıt süzlüyor havada, bir çizgi çiziyor adeta boşluğa, bir ucu yere vuruyor, kalan kısmı yavaş yavaş süzülüyor yere doğru. iki adam var aşağıda, kaldırıp kafayı bakıyorlar. işte kağıdın havada uçup uçup da yere düştüğü o an, epey zaman bizi oyalayacak futbol macerasının da başladığı an aslında. sahadakiler istediği kadar koştursun, tribündekiler istediği gibi sevinsin, bağırsın, kahretsin kendine ya da küfretsin. o an, bir futbol maçı; havada süzülüp yere düşen bir kağıt şeridinin güzelliği bizim için. merak ediyorsanız maç altay'ın 4, fener'in 2 golüyle bitti. bitiş düdüğüyle birlikte "milyonluk eşekler, milyonluk eşekler" diye bağırmanın yine tam yeriydi.