zevksiz geçen karşılaşmanın yegâne golünü 2. devrede santrafor şenol attı
necmi tanyolaç
sanki zorla çıkarmışlardı beşiktaş'ı sahaya...
maçı sahaya çıkarken bırakan ve hatla bir tesadüf golü dahi beklemeyen beşiktaş'ı...
bir takımı zorla kurabilseler ve zorla sahaya çıkarsalar, dünkü beşiktaştan daha başka, daha canlı bir takım seyrederdik... bir kaleci özcan, bir santrhaf süreyya ve bir de kaya. işi hafif olmakla beraber de muhittin. bundan gerisi?.. ne büyük maçların golcüsü güven, ne gol krallığında iddialı şenol, ne birol, ne ahmet, ne de rahmi? hiçbiri, hiçbirinde beşiktaş'a hücum gücü kazandıracak bir gayret yoktu..
ve kuru ayazda beşiktaş seyri zamanla eziyet halini alan bu kolay maçı şenol'un ikinci devrede önüne düşen bir topa uzatıverdiği ayağı ile, yani tamamen tesadüfen gelen bir golle 1-0 kurtarabiliyordu.
altınordu için karşılaşma mühimdi bir puan kapatırabilirse, ilk altı takıma girebilmek için bir kazançla sahadan çıkacaktı. müdafaa ile işe başladılar. bu düşüncelerinde isabet de kaydettiler denilebilir.. ta ki «iyi kaleci» sefer'in 53 dakikadaki hafif topa yaptığı lüzumsuz plonjona kadar?.. bu plonjon merakı, altınorduyu hakkı olan «beraberlik» ten çok uzaklara götürüyor ve şenol'un şutu «ölü maçı» bitiriyordu..
kardan tamamen temizlenmiş, ancak, ağırlığını muhafaza eden sahada görebildiğimiz tek güzel hareket oyunun sonuna doğru ahmet'in üst direği sıyırıp geçen şutundan ibaret kalmıştı. bunun dışında seyirciyi ısıtacak, hareketlendirecek bir hadise bulmak mümkün değildi. bir taraf, liderliğin rüyasına girmiş oyunun bitmesini beliyor, öte taraf bir kaza golüyle rüyadaki rakibinden puan bekliyordu. ne bu taraf rüyadan uyandı, ne öbür tarafa bir kaza golü fırsatı düştü.