uzun yıllardan beri memleketten ayrıyım. alman futbolunu türk futbolundan daha iyi tanıyorum.
dün sahada oynayan almanların hiçbiri hakiki fulbollerinin yüzde onunu dahi ortaya koyamadılar. buna sebep bence takımımızın her futbolcusunun hârika bir gününde oluşu idi. hem adam, hem de saha presini lâyıkıyle yapışıidi.
taktik kiminse tebrik ederim. gerçi masa başında verilmiş olan taktikler fazla önem taşımazlar. zira, onu sahada tatbik etmek zordur. bu sebeple ay - yıldızlı formayı taşıyan futbolcularımızı tebrik etmekten kendimi alamıyorum..
hem almanlar, hem de biz 4—3—3 taktiği ile oynadık.
bizim takımın «ergün — muzaffer — ercan — alpaslan dörtlüsü almanların grabowski — müller — libuda üçlüsüne zamk gibi yapışmıştı.
muzaffer, müller’i âdeta sahada tevkif etti. maçtan sonra alman gazetecileri en çok o’nu beğendiklerini söylediler.
orta üçlüde ziya — sanlı — kâmuran gönderilen pasları gayet iyi küçük üçgenlerle «friz» yaparak kullanıyorlardı. zaman zaman da sanlı, ziya, kâmuran ileriye kaçarak öndeki ender, cemil ve metin üçlüsüne yardımcı oluyorlardı. nitekim kâmuran sielof’un beckenbauer'e top atması oyalaması sonucu golümüzü attı. üstün oynadığımız maçta eksik yönümüz yalnız şut kısırlığımızdı. ender ve metin almanların akın hazırlayıcısı iki beki vogts ve höttges'e öylesine belâ oldular ki, bu iki adam bunları tutmaktan hiç bir görev yapamadı. keza çıkana kadar cemil, sielof'u orta saha adamı ziya overaht'ı, sanlı da beckenbauer'i tesirsiz hale getirdiler. bu sebeple helmut schön akın hazırlayıcısı sielof'u çıkarmak, fichtel'i onun yerine almak ve iyi bir gününde olan ali'yi havadan mağlûp etmek amacıyle heykes'i oyuna soktu.. son 15 dakikada bu değişiklik türk takımının başarılı oyununu durdurmaya ve maçın sonucunu lehlerine çevirmeye kâfi gelmedi. tekrar ediyorum, takımımız almanlardan gerek taktik gerek pozisyona girmek ve iftiharla söylüyorum kondüsyon bakımından üstündü bu maçta.. bu yönden beraberliğe üzülüyoruz hepimiz.