saha ortasında iyi paslaşan, kale önünde tesirsiz kalan rakibimiz karşısında başarılı oynayamadık
halit kıvanç ankara'dan bildiriyor
cumhurbaşkanı gürsel'in de basşından sonuna kadar t<3akip ettiği maçta, «a» milli takımımız dün 19 mayıs stadında habeşistan'ı 3-0 yendi.
bu, beklenen bir galibiyetti. ama milli takımımızdan beklenen sadece galibiyet değil, aynı zamanda «futbolu öğrenmeye geldik» diyen rakibi karşısında daha iyi bir oyun göstermesi idi. bu ikincisi olmadı işte...
habeş futbolunu tanımadoğımız için, maçtan önce tahminden çok şaka yapıyor ve doğrusu misafirlerden çok şey beklenmiyordu. ancak oyun başladıktan sonra, habeş milli takımının hiç de yabana atılacak bir ekip olmadığını farkedildi. pekala verdikleri paslar yerini buluyor, topu ayaklarına geçirdikleri anda da mükemmel çalımlarla tehlikeli akınlara başlıyorlardı. ne var ki, saha ortasında gösterdikleri bu başarılı gayret, kale yakınında aynı derecede tesirli olamıyordu.
bütün bu hükümlere vardığımız sırada ise, sayı levhası 1-0'ı göstermekte idi. metin, oyunun başlamasından pek az süre sonra, birol'un ileri pasını, köşeyi bulan nefis bir şutla gole çevirmişti. hava hafif bulutlu, hafif rüzgarlı, saha çimen, kısacası iyi futbol için gerekli şartlar aşağı yukarı tamamdı. oyuna golle de başlayınca, artık sonucun farklı olması, ondan sonra önemlisi iyi futbol oynanması beklenirdi. nitekim ilk golden sonra habeş kalesinin iki mükemmel kurtarışı olmasa, gollerimiz artıverecekti ve sonra...
ve sonra habelşler oyunu başabaş bir tempoya getiriyordu. hele bir ara türk kalesi üstüste habeş akınlarına maruz kalmış, soliçin sert şutunu turgay kornerle kurtarabilmişti. oyun da bir hayli hızlı geçiyordu. fakat takımımız bütünüyle dağınık bir manzara içindeydi. futbolcularımız markaj bakımından biraz lakayt davranınca boş kalan habeş oyuncuları topu kolayca alıyor, zaman zaman da geri hatlarımızı kolayca geçiyordu. işte metin, evet 31. dakika dolarken yine metin, frikik atışiyle gelen ve talat'ın pası ile şandellenen topun, habeş santrhafının kafasından sekmesiyle pozisyonu kazandı. kale yakınında çektiği ükemmel şut, ikinci golümüzdü.
ama 2-0'a rağmen, takımımız elan beklenen kıvama kavuşmuş değildi ve bu arada habeşler isabetli paslarla kalemize iniyor. turgay devrenin son 9 dakikasında üç büyük tehlikeyi önlemek zorunda kalıyordu.
2-0 başlıyan ikinci yarıda suat'ın yerine yanhafa kadri alındı, forvete de talat'ın yerine tarık... uğur solaçığa geçerken, şenol ortaya, metin de içe yerleşiyordu. takımımız bu yarıda ilk devreye nispetle daha derli toplu oynadı. nitekim seyirci de bu yarıda heyecanlanmış, takımını tesçi etmeye başlamıştı. ama habeşler maçı bırakmaya hiç niyetli görünmüyorlardı. hele sağaçığa geçen sağiç menguistou, ahmet'i sık sık ekarte ederek tehlike yaratıyor, santrfor luciano da müdafaamızı karşılıyordu. bununla beraber akınlarımız daha sıklaşmıştı bu devrede... ve eğer tarık hani o fırsatıçı tarık muhakkak üç gol pozisyonunu kullanabilse, fark artacaktı.
maçın üçte ikisi gün ışığında oynanmıştı. üçte birinde ise stadın ışıkları yandı. ve sanki karanlığın basmasiyle maçın da ftbol bakımından biraz karanlık sahneleri başladı. mesela baştan beri hislerini yenemeyen habeş yan hakemi hemen her akınımızda bayrağını havada tutarak ofsaytler yaratmaya devam ediyordu. oyun da sertleşmişti biraz... sempatik habeşlere giç yakışmıyordu bu hırçınlık...
bu sırada şenol'un vuruşuyla kaleye giden topu santrhaf çıkıyor, yine şenolun bir başka şutunda topu direk kurtarıyordu. ama az sonra metin'in vuruşuyla gelen meşin yuvarlak, solbek asmelash'ın müdahalesiyle kurtulamıyordu. hatta metin'in şutunda solbek, topla birlikte kaleye girmişti gol olarak...
bu üçüncü gol, habeşleri biraz sinirlendirdi. ve bu sinirin kurbanı da gollerin kahramanı oldu. metin sakatlanıp çıkarken, candemir'le habeş solaçığının biran girişmeleri, oyunu durduruyordu. fakat, metin çok geçmeden tekrar oyuna girecek ve yine «gününde metin» olarak kendini gösterecekti. metin'in üç golüyle, 3-0 sone eren maçtan çıkanlar, habeşlerde beklediklerinin fazlasını bulmuş, takımımızda ise beklediklerinin tamımını görememişti.