şöhretlerin yer almadığı hırslı, arzulu ve çalışkan f.bahçe, karagümriik'ü 2-1 yendi
bilhassa ilk devrede canlı ve hırslı gözüken sarı-lâcivertlilerin gollerini mustafa ve şeref attılar
necmi tanyolaç
fenerbahçe'nin değişik tertibi için maçtan evvel maç oynanırken ve maçtan sonra ortaya çıkan görüşler değişik oldu...
kimine göre, yeni tertip zorlu bir rakipten maç alamayacak hafiflikte idi. bu görünüşü ile fenerbahçe bir büyük takım hüviyetinden uzaktı...
kimine göre de, şöhretlerin doldurduğu fenerbahçe ile dünkü fenerbahçe arasında hareket kabiliyeti ve canlılık bakımından büyük fark vardı. bol bol şut atmıştı gençler.. top girişlerindeki hırs, yer paslarına gösterdikleri dikkat ve netice arayışlarındaki hızlılık.. bunlar da sarı - lâcivertli takımın lehine işlenen puanları teşkil ediyordu.
biz de ağır ve yenilmesi güç şartların mithatpaşa'ya bu fenerbahçeyi, bundan evvelki başarısız ve hareketsiz tertipten üstün bulanların safında yer alıyorduk. gerçekten de «genç» ten çok uzun zamandır maç kadrosu içinde yer alamadıkları için «değişik adamlar» diye isimlendirdiğimiz dünkü futbolcuların, ağabeylerinin yerlerinde yaptıkları işi değerlendirmek lâzım gelecekti.. zirâ, rakip kim olursa olsun, bu kadar gürültü ve patırdıdan sonra karagümrükle lig maçına çıkan değişik bir fenerbahçe'den bundan fazlasını beklemek hatâ olurdu. gerdi dün, bu takımın oynadığı futbol zaman zaman iyi düşüncelerin renklendirdiği bir futbol olmasına rağmen, bütünü olarak vasatta seyretmiş bir futboldu. ama, evvelce de kaydettiğimiz gibi, fenerbahçe'nin yılların klâsıyla perçinlenmiş yerlerinde oynayan bülendler, selimler, özerler, hatta, hatta oynatılmaya oynatılaya kendini kaybeden mikro mustafaların ve diğer futbolcuların fenerbahçeyi hiç olmazsa canlandırdıklarını söylemek hakşinaslık olaçaktı.
ilk devrede üç gol
karagümrük maça başladığı zaman bir hayli ümitliydi. fenerbhaçe bir fırtına geçiriyordu. belki bu fırtınaya yakalanmış takımdan onlar da bir şeyler alabileceklerdi.
nitekim, müsabakanın başında kırmızı - siyahlı takımın açık oyunu tercih ettiği görülüyordu. zaten, maçın ilk devresine hareket kazandıran da karşılıklı akınlar oldu... 10. dakikada yüksel, swlimle, hüseyinin hazırladığı topu aliden söküp kurtaramadı.
12. dakikada da fenerbahçe kalesi bir tehlike geçirdi. k. ali'nin şutu barajdan dönüp, solaçık erkanın ayağından ikinci defa çıkarken özcan boş kaleye girmek üzere olan topu uzaklaştırdı.
19. dakikada ise, yükselin oyun boyunca yapabildiği hareketlerin en güzelini teşkil ediyor ve gökçen fenerbahçenin bir sayısına hemen kale önünde mani oluyorduç
sarı - lâcivertliler 23. dakikada mikronun kendi hazırladığı akından attığı golle 1-0 öne geçeceklerdi. mikro, sağdan bir yılan gibi kıvrıla kıvrıla rakip müdafileri geçiyor ve yüksele topu uzatıyordu. yüksel ortalıyor, ortaya kaçan mikro, selimin kafayla önüne düşürdüğü topu boyundan umulmaz bir vuruşla «tıkk» diye karagümrük ağlarına gönderiyordu... fakat fenerbahçe'nin neşesi uzun sürmeyecek ve karagümrük k. ali'nin pasından faydalanan tamerin ayağından beraberlik sayısını temin edecekti.
karşılıklı gollerle oyun pekalâ heyecanlı ve zevkli geçiyor, takımlardaki arzu yeni gollerin geleceği ümidini uyandırıyordu.
nitekim...
39. dakikada boş sahada oynana ve arkadaşlarına güzel paslar atan bülent uzaktan bir şutla karşı kaleyi yokladı. kaleci ali topu kornere çıkardı. kornerde alinin yumrukladığı top şerefe geçti. şeref kaleci yerini alamadan uzaktan bir solla köşeyi buluverdi... şu ana kadar seyirci golleriyle, akınlariyle ve çabukluğuyla iyi bir oyun seyredttiği için memnun... ve devreyi kapıyorduk...
hayrettir, ikinci devrede maçtaki o hız ve güzelllik kayboluverdi. fenerbahçe yine hâkim gözüküyor ve yüksel kimbilir kaçıncı fırsatı değerlendiremiyordu. eğer yüksel dün biraz eski yüksel olsa fenerbahçe maçı farklı kazanırdı.
hakem bir aralık kendisine itirazda bulunan k. ali'yi oyundan attı. centilmen bir oyuncunun sahadan çıkarılışına üzülen seyirci büyük hâtâlar yapan hakemi ıslıklamıştı. hakem, hakem, hakem... ilk defa bir müsabaka idare eden öztan birden bire benzini bitmiş bir otomobil gibi duran maçın, bundan sonra seyredilen tek canlısı oldu.