yol yorgunu sarı-kırmızılıların gollerini 53,55 ve 57. dakikalarda bahri, metin, bahri attılar. turgay sahanın yıldızı idi
alsancak stadında dün futboldan gayri her şey vardı... başta federasyon müşahidi... sıkı emniyet tedbirleri... tribünlere serpiştirilmiş vazifeli memurlar... bu sıkı emniyet tedbirleri «halkın beyecanını» dahi tehdit edecek hale getirilmişti. bağırmak, alkışlamak... bunlar bir müsabakanın seyirciye tanıdığı tabii haklardı... ama tahdit vardı... kim ayağa kalksa yerine oturtuluyor ve seyirci de pek tabii kitle halinde garip bir dedikodunun ortaya çıkardığı bu acaip tutuma içerliyor, üzülüyordu. bu sebeple izmirli seyirciler. galatasaray - altınordu maçını küskün, küskün takip ettiler. bırakınız galatasaray aleyhinde her hangi bir gösteri teşebbüsünü, izmirli seyirci olarak izmirin takımı altınorduyu dahi alkışlayamıyor, teşci edemiyorlardı.
futbolcular da öyle… bir nahoş hâdiseye sebebiyet vermemek için kendilerini zorluyor ve futbol oynayamıyorlardı. eh, eh… bu kadar sıkı emniyet tedbiri arasında bu kadar ters istikamete sevkedilmiş bir hava altında futbolcunun da – hangi takımdan olursa olsun – futbolunu alsancağın kerğiç kadar sert oyun sahasında göstermesine imkân olamazdı.
futbolü sevmeyen hava
bu tatsız havadan sonra, bu tats. emniyet tedbirlerinden sonra her l.. takım futbolcularının müştereken bi şeyden daha şikâyet etmeye haklar. vardı: rüzgâr… sertten de fazla sert esen poyraz, maçın seyrine tesir ediyor ve topun kerpiç kadar sert sahada kontrol imkânı ortadan kalkıyordu.
israil seyahatinden yorgun dönen ve sahaya eksik bir tertiple çıkan galatasaray, böyle bir «tatsızlıklar» havası içerisinde altınorduyu 3-0 mağlûp etti. hem de ikinci devrenin 5 dakikası içine sığdırılmış bir canlılıkla kazandığı üç golle… bunun dışında sarı – kırmızılı takım sahada bir futbol, bir oyun düzeni kurmuş değildi. hemen bütün hatlariyle aksıyor ve ilk devrede rüzgârla oynayan rakibini önlemekle vakit geçiriyordu. gerçekten de altınordulular beraberlik gayesiyle çıktıkları sahaya kısa zamanda alışmış ve rakiplerini ilk yarıda bir hayli zorlamışlardı. kısır altınordu forvetinin aydoğan vasıtasiyle attığı iki gollük şutun bu devrede turgayın mükemmel plonjonları ile kurtarılışının maçın kader noktası olup olmadığı doğrusu münakaşa edilebilirdi. altınordu, başta metin olmak üzere çok durgun ve dağınık gözüken sarı – kırmızılı forvetleri rahatça durdururken 23. dakikada beytullah çok mühim bir gol fırsatı kaçırdı. 27. dakikada suatın, uğurun ortaladığı ve ibrahimin karşıladığı topu düzgün bir kafa vuruşuyla altınordu kalesine dolduruşu bu devrede galatasaray hesabına kaydedilecek tek müsbet hareket idi.
galatasaray devreyi golsüz bitirirken, birini direklerin karşıladığı, diğer ikisini ise turgayın önlediği üç gol tehlikesinden kurtulmuştu.
sarı – kırmızılılar ikinci yarıya da ağır ve yavan tempolarıyla girdiler. bir gün evvel idmanda adalesi atan metin, topallıyor ve toplara rahat giremiyordu. ileride sadece ayhan bir şeyler yapmak için çalışıyordu. buna rağmen ilk golü galatasaraya metinin gayreti kazandırdı. oyunun 53. dakikası oynanıyordu. cenabın getirdiği topu metin ceza sahası üzerinde aldı ve zorlu bir mücadeleden sonra bahriye geçirdi. bahri solaçık mevkiinde idi. tutulmaz bir şut çıkardı. kaleci ibrahimle beraber bütün izmirli futbolcular bu golü sadece seyrettiler. bundan tam 2 dakika sonra turgayın bir kale vuruşundan, galatasaray ikinci sayıyı kazanma fırsatını buldu. turgayın vuruşunu ayhan almıştı. metine uzatıverdi. metin daldı ve üzerine çıkan ibrahimle muhteremi âdeta ikiye biçen bir makine gibi yararak topu kafa ile ağlara gönderdi. ama hareketin şiddetinden oyun sahasının dışına kadar bir mancınık gibi fırlamıştı. ve metin oyunu terketti. bir hastane arabasiyle tedaviye götürülürken stadda çıt çıkmıyor ve izmirli futbolcunun uğradığı görünmez kazaya üzüntü duyuluyordu. sarı – kırmızılılar 10 kişi kalmış olmalarına rağmen 57. dakikada bahrinin attığı golle maçı bağladılar. altınordu ise 5 dakikada yediği üç golle her şeyini kaybetmişti. bu sebeple bir müddet daha galatasarayı bastırmasına, sıkıştırmasına rağmen sayı yapmasını beceremedi.
ve galatasarayın yorucu bir seyahatin akabinde ayağının tozunu atamadan izmirde aldığı bu netice için başarı demek icap ediyordu.