siyah - beyazlılara k.gümrük önünde 2 puan kazandıran golleri ahmet attı
guven’li bir beşiktaş’tan pek çok şey bekliyordu taraftarlar. âdeta izmir’den transfer edilen genç futbolcu bir kurtarıcı olarak kabul edilmişti.
«hele bir lisansı gelsin, takımdaki yerini alsın bakın görürsünüz siyah beyazlı ekip nasıl fırtınalaşacak» deniliyordu. fırtına (!) şöyle dursun dün mithatpaşada bir meltem rüzğarı dahi esmedi.
bir futbolcuya kader bağlamanın ne derece yanlış «bir hesap» olduğunu herhalde beşiktaşlı idareciler bağdata gitmeden anlamış olacaklardır.
arsenala benzeyen yeni forma ile sahaya çıkan siyah beyazlılar maça hızlı başlamışlar hattâ 4 üncü dakikada bir de gol kazanmışlardı. bu âni deparı ile beşiktaş takımını, rakiplerini bir hamlede geride bırakan bir yarış otomobiline benzetmek mümkündü. ama sonra?.. karbüratör tıkanacak, motöre benzin gitmiyecek ve otomobil yarış boyunca duraklamalar yapmak mecburiyetinde kalacaktı. hele arabanın dört tekerleğini teşkil eden iki insayd ve yan hafın sık sık hava kaçırarak sönmesi… bereket versin ki direksiyonda küçük ahmet oturuyordu. ahmet bütün maharetini ortaya koyacak ve herşeye rağmen arzulanan hedefe ulaşmaya muvaffak olacaktı. gerçi penaltıyı kaçırınca onun da ehliyetinden şüphe edenler olmuştu. ama ikinci golü kaydedişte gösterdiği başarı bu şüpheleri söküp atmaya kâfi geliyordu.
eğer beşiktaşın duraklamasından, dağılmasından karagümrük faydalanmasını bilseydi daha doğrusu bilebilmiş olsaydı en azından bir beraberlik alarak sahadan ayrılacaktı. kısa kısa paslar ve sonra seri açıklara atılan toplar… beşiktaş defansını dağıtıyor ve bozuyordu. yan hafların ölü sahayı rakibe terkedişinin yarattığı boşluğu, kendi açıklarını kontrol etmekle görevli olan münirle ayhan, doldurmak için bir hayli müşkilâta düştüler. hele birol ve tuncay sanki çift santrafor oynuyormuşcasına ileriye kayıyor ve bir daha da geriye dönmüyorlardı. bu durumda güven yalnız başına ayağına geçirdiği topları değerlendirmeh için çırpınıyor şenol ise solaçıkta hareketsiz durmayı tercih ediyordu. beşiktaş kurmay heyetinin bu büyük boşluğu gördükten sonra niçin müdahale etmediğini izah etmek güç olacaktı. evet hızlı bir tempo ile maça girmişti beşiktaş ve dördüncü dakikada güvenin bir topuk pasını iyi kullanan ahmet, kadriyi de çalımlayarak topu sert bir şutla filelere göndermişti. fakat sonra.. bir durgunluk ve nasıl olsa maçı kazanırız gibi bir hâleti ruhiyeye bürünüyordu siyah beyazlı futbolcular.. artık sahanın her yerine karagümrük hâkim olmuştu. rakibini sert akınlarla zorluyor hattâ deviriyordu. ama forvetinin beceriksizliği daha doğrusu tarık ve zekâinin yoklukları netice almalarına mâni oluyordu.
ikinci devre
maçın ikinci yarısında da değişen hiçbir şey yoktu. beşiktaş 1-0 a çoktan razı olmuş karagümrük ise hiç olmazsa beraberliği kurtarmak için didinmekteydi. 53. dakikada santrafor tuncay necminin boşalttığı kaleye topu sokamamak maharetini göstermişti. ama aynı oyuncu kaçırdığı bu büyük fısattan tam dört dakika sonra aydırın sol açıktan yaptığı ortayı yumrukla çelen necminin önüne düşürdüğü topu yakın mesafeden kaleye plâseliyordu: gol. işte beşiktaş takımı duraklamasının cezasını böyle ödeyecekti… şimdi işin şakaya gelmediğini anlayan sıyah beyazlı futbolcular harekete geçmişler ve yarışı vurmak yolunu tutmuşlardı. 60 dakikada ceza sahası içine dalan güveni kadri sert bir şatjla yere yıktı: penaltı! fakat ahmet bu büyük fırsatı çok kötü bir vuruşla heba edecekti. 70. dakikada ise şenola karagümrük sağbekinin yaptığı bariz penaltıyı hakem görmemek için gözlerini yummuş olmalıydı. bir maçta bir takım aleyhine iki penaltı vermemek… ne hikmetse bu kaide hâlâ revaçtaydı. maçın bu netice ile biteceği tahmin edildiği bir sırada sağaçığa kayan birol, tek müsbet hareketini yapacak ve topu ortalayacaktı. penaltıyı kaçıran ahmetin havada yaylandığı sonra uçtuğu görüldü. top bu şaheser hareket neticesinde karagümrük filelerine takılıyordu: 2-1. usta şoför ahmet direksiyonu son saniyede iyi kırmış ve arzulanan hedefe takımını ulaştırmıştı.