usta gazeteci yılmaz özdil, güney afrika'da devam eden dünya kupası'ndaki ilginç bir olayı bugün fanatik gazetesindeki köşesine taşıdı...
işte o yazı:
jerry palacios, wilson palacios, johnny palacios
honduras elendi ama…
onlar tarihe geçti.
çünkü, dünya kupası tarihi boyunca ilk kez “üç birader” aynı takımda forma giydi.
aslına bakarsanız, az daha “dört birader” forma giyecekti…
bunların bir de en büyükleri var, 29 yaşında, milton palacios…
2006’ya kadar o da milli takımdaydı, dünya kupası kadrosuna giremedi.
diyeceksiniz ki:
“ne mutlu o aileye...”
acele etmeyin!
önce bir parantez açalım, yazının sonunda döneceğiz palacios biraderlere… ve, o zaman karar verirsiniz mutlu olup olmadıklarına.
(2010 dünya kupası, “aileler” açısından gerçekten tarihi bir kupa oldu… slovakya’nın teknik direktörü weiss ile orta saha oyuncu weiss, baba-oğul, üstelik isimleri bile aynı, vladimir… abd’nin teknik direktörü bob bradley ile liberosu michael bradley de öyle, baba-oğul… hollanda’nın orta saha oyuncusu mark van bommel ise, hollanda teknik direktörü bert van marwijk’in damadı… arjantin’in forveti sergio agüero ise, arjantin teknik direktörü maradona’nın damadı… fildişi’ndeki yaya toure ile kolo toure, birader… paraguay’ın kalecisi diego barreto ile orta saha oyuncusu edgar barreto, birader… kamerun aslanı rigobert song ile alexandre song, kuzen… jerome boateng ile kevin boateng de birader; ancak, biri almanya milli takımında forma giyiyor, biri gana milli takımında iyi mi… anneleri alman, babaları ganalı, ikisi de almanya’da dünyaya gelmiş, biri doğduğu ülkeyi vatan kabul etmiş, öbürü baba toprağını.)
işte bu ailelere ne mutlu hakikaten.
palacios biraderlere dönersek…
dördü de milli formayı giydi, üçü birden aynı anda milli formayı giyerek dünya kupası’na katılma onurunu yaşadı… ancak, müthiş bir mutsuzlukları var.
çünkü, bir kardeşleri daha vardı…
en küçükleri, edwin palacios.
üç sene önce… kaçırıldı.
milton, jerry, wilson ve johnny biraderler, hem milli takım forması giyiyor, hem de yaptıkları transferlerle yüklü paralar kazanıyorlardı… bu nedenle, bir yandan honduras’ın en ünlü ailesi haline gelirken, öbür yandan “hedef” haline gelmişlerdi… 2007 senesinde, biraderlerin en küçüğü edwin, silahlı bir çete tarafından kaçırıldı. fidye istendi. palacios ailesi, hiç düşünmeden 125 bin sterlin fidyeyi ödedi. ancak, edwin serbest bırakılmadı…
palacios ailesi, bir kez daha honduras’ın en çok konuşulan ailesi haline gelmişti ama, bu sefer çok felaket bir sebeple… zaman akıp geçti, 16 yaşındaki edwin’in izi bulunamadı.
taa ki, 2009’a kadar…
geçen sene, edwin’i kaçıran çetenin iki elemanı, polise teslim oldu ve itiraf etti… çete parayı almış ama, edwin’i öldürmüştü… gömdükleri yeri tarif ettiler. dağlık bir alandı… kazıldı. talihsiz edwin’in cesedi bulundu… honduras, palacios ailesinin dramına ağlıyordu.
üstelik, dünya kupası başlamadan sadece 5 gün önce, edwin’i kaçırıp öldürdüklerini itiraf eden iki çete üyesi, tıkıldıkları hapishaneden kaçtı!
özetlersek…
hayat, dışardan görüldüğü gibi toz pembe değil maalesef.
üçü birden milli formayı giyerek dünya kupası tarihine geçen palacios biraderler, aynı zamanda, dünyanın en mutsuz futbolcuları olarak da dünya kupası tarihine geçti aslında.