izmirspor dün mithatpaşa'da istanbulspor'dan bir puan aldı
devreyi 2-1 galip bitiren izmir takımı, beraberliği verdiktan sonra bir ara da yenilmek tehlikesi atlattı
kahraman bapçum
kozu neydi izmirsporun? alsancak stadında fenerbahçe'yi darmadağınık eden, namağlûp beşiktaş'ın üzerinden silindir gibi geçen izmirspor'un kozu neydi? enerji, sürat, nefes...
başka? adam adama mücadelede daha çabuk ve daha dayanıklı oluş... eee, tâbii biraz da futbolculuğu vardı izmirsporun. hele saha ortasında çok iyi idiler. bir de aldığı pasları kıymetlendiren bir güvenleri vardı.
işte izmirspor, dünkü maçta sahaya çıkarken bu kozlarının bugün çok büyük kozlar olmadığını kabul etmeğe mecburdu. nitekim dayandı, istanbulspor... dayandı... dayandı... ve sonunda beraberliği kurtardıktan başka, az daha maçı da alıp gidecekti.
oyun başlar başlamaz izmirsporlular rakibi sarıverdiler. hattâ daha birinci dakika dolmadan kornerden gelen bir topu sabih yumruklayınca karambolda topu önünde bulan cenap yatarak mükemmel bir şut patlatmış fakat kale içinde yer tutun müdafiler kurtarmışlardı.
izmirspor yükleniyordu. halbuki sarı - siyahlılar temkinli ve kontrol edici bir oyun tutturmuşlardı. adeta rakibin hızının geçmesini bekler gibiydiler. 8 inci dakikada soldan enverin çevirip gönderdiği bir topa teoman yatarak vole çaktı, fakat önü açık olmasına rapmen pis bir vuruşla seyfiye verdi. hız devam ediyordu ve izmirsporlular daha canlı idiler. asıl büyük tehlike çanı 15 inci dakikada çaldı, istanbulspor için: cenap tek başına kaçıp sıyrıldı ve sağa kayarak şutunu yapıştırdı. sabih karşılıyor, fakat bloke edemiyordu. garbis açtı... nihayet bir dakika sonra kornerden gelen top kale önünde kafalardan sekti ve karambolde gerilerde bekleyen güvenin önünde kaldı. olduğu yerde, tek ayağı üzerinde dönerek sert ve temiz bir şut, sabihin solundan, yerden içeri giriyordu.
iş kolay değildi... istanbulspoır mücadeleci bir takımdı ve izmirsporun en büyük kuvveti de mücadeleciliği idi. başladı istanbulspor dayanmağa... ve 30 uncu dakikada enanın ortalardan getirdiği topu solda yakalayan teoman çevirerek ortaya şandelledi... kale sahası boştu. nâzım daldı ve muhteşem bir vole vurdu. seyfi - her hangi bir kalecinin yapacağından fazlasını yapamazdı bu topa - ve ancak seyretti. nâzım böylece takımının mücadele kabiliyetini artıran bir handikap alıyordu. attığı gol şıktı ama, bu ana kadar yaptığı faullet de bu golün güzelliği için unutulur cinstren değildi nâzımın...
evet, istanbulspor mücadeleci bir takımdı ama geçen yılların fırtına ihsanı aldığı topları eziyor ve enver solaçıkta dolaşıp duruyordu, müdafaa ise elhak mücadeledeydi... fakat izmirsporun kozları da aynı idi. bir o, bir bu oynadı kozu... bitekim beraberlikten dört dakika sonra güven gerilerden uzatılmış bir pasla daldı, kargaşalığa girdi ve vurdu. direğe çarpan top güngöre çarparak istanbulspor ağlarına gidiyordu.
bu devreyi izmirspor rüzgar altında oynamıştı. şu halde ikinci devrede daha da gol çıkarması işten bile değildi. halbuki, sarı-siyahlılar bu işin rüzgâr işi olmadığını gösterdiler ve daha devrenin başından itibaren başladılar bastırmağa... bu bastırışın sebepleri vardı: bir defa enver beke alınmış, yüksel haf hattına geçirilmiş ve mücadelede üstün, sağlam adam ali santrfora alınmıştı... dördüncü dakikada sağdan teomanın çevirdiği top ters taraftan direğe çarpıyor, ihsan bu dönen topu yakalayıp bomba gibi bir şüt atıyor, kalabalığa çarpan top içeri giriyordu. 8 şnci dakikada yükselin uzaktan attığı güzel şutu da seyfi ancak yumruklayabiliyordu. ve böyle devam edip gitti... nihayet devrenin 24 üncü dakikasına soldan ihsanın yaptığı güzel bir ortayı kâmuran başının üzerinden kaçırınca gerilerden kopup gelen kasaboğlu olgun bir bole ile ağlara takıyordu.
kozu neydi izmisporun? enerji, sürat, nefes, adam adama müğcadele üstünlüğü, dayanıklılık... iyi ama bu kozlar istanbulspor için de güvenilen şeylerdi. neticede aynı tarzda futbol oynayan iki takım takır takır çarpıştılar, ikisi de kırılmadı...