izmirspor, f. bahçe'den sonra millî lig liderini de 2 farkla yendi. siyah-beyazlılar iyi oynamalarına rağmen maçı son 25 dakikada verdiler
kahraman bapçum izmir'den bildiriyor
ve kartal başını eğmiş, meydanı terkediyordu... ama, bu miskincesine mahkûm olunmuş bir baş eğme değildi. izmir'in rekor sayılacak seyircisi önünde mükemmel bir mücadeleden sonra şerefli ve utançsız bir mağlûp olarak ayrıldı beşiktaş... çünkü rakip, bu büyük zaferi siyah - beyazın zaaflarından istifade ederek değil, eşsiz derecede güzel bir futbol oynayarak kazanmıştı.
izmirsporlular sert, girgin tok ve mücadeleci idiler. fakat hakiki bir futbol oynuyorlar ve beden üstünlüklerini favullerle değil, sinirlerindeki, adalelerindeki sağlamlığa borçlu görünüyorlardı.
bir seyfi vardı kalede ki, nefse itimadı süpleksli ve top takibindeki üstünlüğü ile başarının zirvesinde sayılırdı. bir müdafaa vardı ki. izmirsporda, beşiktaşın değil her hangi bir futbol takımının hücumlarını oldukları yerde mıhlayabilirdi. futbolda markajın ideal numunesini veriyorlardı. üstelik kaybettikleri topu, kaçan rakibi biçerek değil, sür'at ve mücadele kabiliyetlerine güvenerek takip ediyorlardı. takımın iki yan hafı bşiktaşın geri gelmek istemez görünen iki insaydını kıpırdamaz hale getirmişlerdi. ve bşiktaş oyun tarzına göre takımın temeli olan iki yan haf izmirsporun civa gibi insaytları karşısında adeta marke ediliyorlardı. ve güven, mustafa, özcan şimşek gibi idiler...
maçın ilk devresinde hemen hemen müsavi bir oyun tutturan beşiktaşın ikinci devrede aynı dayanıklılığı göstermemesi normaldi. çünkü kestikleri lopları ileri aktarırken bile daima baskı altında kalmamaları, kahredici bu mücadeleye mecbur edilmeleri iki beki yoruyordu da yoruyordu. eğer tuncay futbol hayatının en başarılı günlerinden birinde olmasa ve kaya mutad başarısını göstermese, bu müdafaanın çok daha çabuk çözmesi beklenirdi. nihayet necmi de birkaç zor pozisyonda muhteşem sayılacak kurtarışlar yapmasına rağmen beklenmez derecede kötü üç gol yiyince...
işte kartallar sahadan başları eğik ayrılırken sadece böyle üstün bir rakibe yenilmenin üzüntüsünü çekiyorlardı. yoksa bu maçta onların yerinde kim olsa bu hıza, bu şevke ve becerikli futbola dayanamazdı.
ilk devrenin yirmi dakikasına kadar rakip kaleyi mubasara altına alıp, asıldıkça asılan izmirsporlular bir de 29 uncu dakikada özcanın bir vuruşu kayaya çarpınca necminin kontrpiyede kalması üzerine ilk gollerini kazanmışlardı... fakat necmi şiir gibi yumuşak ve çabuk fırlayışı ile topu bloke etti. aradan 30 saniye geçecek, nazminin sağa kayarak patlattığı voleye bu defa da seyfı yay gibi fırlayıp topu yumruklayacak ve kalenin içine düşecekti. bu kornerde gene seyfinin karambole dalarak yaptığı bloke şaheserdi.
bütün bunlar doğru idi. doğrusu ama beşiktal kalecisi bütün sezon boyunca gösterdiği başarıyı gösterse belki de takımını bir çok maçlarda olduğu gibi kurtarabilirdi.
mesela 64 üncü dakikada nedim gerilerden uzatılmış bir topla dalmış ve kale ağzında nevzat ve kaya birlikte yüklenince yıkılıvermişti. necmi bu anda topa girdi, kapandı, fakat elinden kaçırdı. yetişen güven kaleye yuvarladı.
ve meselâ, 67 inci dakikada solaçğın attığı kornerden gelen topa necmi yumrukla çıkmış fakat pis bir vuruşla ters tarafta bekleyen mustafanın üzerine düşürmüştü. mustafa kafayı attı, top kaleye girerken necmi seyred'yor ve g]ven kafa 'le ';' tamamliyordu.
ve meselâ, 83 üncü dakikada mustafa füzel gibi daldı, tam avut çizgisi üzerinde nevzat topu keserek vuruşunu yaptı. ceza sahası dışında nedim kesti ileri aşırdı... güven daldı ve gitti... gitti... tam direk dibinden necminin kapadığı zaviyeden içeri yuvarladı...
bu üç meselâ ile necmi maçı kaybetmişti.
son golden üç dakika sonra nazmi ortalardan kaptığı topla kendi kendine kaçıyor ve solaçık yerinden sert bir vole ile beşiktaşın şeref golünü atıyordu.
garip bir tesadüf eseri olarak beşiktaş idarecisi fevzi uman soyunma odasında izmirsporluları tebrik ederken aynı anda medeni berk de yapmakta olduğu basın toplantısında gazeticilere «fenerbahçe kulübü reisi olarak çok memnun oldum. bunu yazınız.» diyordu.