karagümrükle feriköy hareketli ve zevkli maçın neticesini değiştirecek bir sayı kaydedemediler
halit kıvanç
sanki bir tahtaravallinin bir ucuna karagümrüklüler, öteki ucuna da feriköylüler oturmuştu. ve bir onlar yükseliyordu, bir ötekiler...
işte 2. dakikada soliç kadrinin ustaca frikikini kaleci mustafa acemice kurtarmış ama kurtarmıştı. işte 3. dakikada bu sefer karagümrük kalesi sıkışmış ve üç feriköylü kale ağzında topa vuramamıştı. 4. dakikada gene kadri'nin sıkı frikiki, feriköylüler barajına çarparak gole gitmemiş ve işte 5. dakikada feriköyün mukabil hücumu ancak kornerle kesilebilmişti. yani tahtaravalli her dakika inip kalkıyor ve bir feriköy akınını bir karagümrük tehlikesi takip ediyordu.
90 dakika boyunca meşin yuvarlak iki kaleye de girmeyecekti fakat seyirciler «golsüz bir maçta böylesine heyecan, böylesine hareket, böylesine zevk az bulunur» diyeceklerdi. hele ilk devrede oyunculardan çok iki kale arasında mekik dokuyan top yorulmuştu. ama ne inatçıydı bu meşin top... karagümrük solbeki yılmaz'ın ileri gelerek çektiği şut da mustafa'yı şaşırtıp elinden kaçıvermiş, ancak çizgiye değeceği anda feriköy kalecisinin ikinci müdahalesiyle yakayı ele vermişti. ya az sonra santrhaf kadri'den sekip de hikmet'in ayağına düşünce, davullu zurnalı feriköy tribününde herkes ayağa fırlamıştı. bu, gol pozisyonunun tipik gösterisi idi. lâkin hikmet'in kale ağzında çektiği şutta. tamer'in mahir plonjonuyla ayni top «gol» sınırına yanaşmıyordu.
uzun boylu misale ne hacet!.. devrenin başı gibi sonu da ayni temsilin bir başka perdesiydi işte... 42. dakikada samim'in sıkı şutu ile karagümrük kalesi tehlike atlatıyor. 43. dakikada da kadri'nin yerden mükemmel vuruşunda top -gene o inatçı meşin yuvarlak- direğe çarparak feriköylüleri ferahlatıyordu.
maçın ikinci yarısı birincisi kadar hareketli geçmedi. fakat normal ölçülerle bu maça gene de «hareketli oyun» sıfatını verebilirdik. üstelik sayı tabelâsı değişmiyor, «goool!» nidası duyulmuyordu. karagümrüklüler bu devrede (7. dakikada) bir kere daha direğe çarpan topun kendilerine dost olmadığını anladılar. buna karşılık feriköylüler de zaman zaman hücum üstünlüğünü elde tuttuklarına bakarak, asıl şansızlığın kendilerinde olduğunu düşündüler. herhalde tarafsız, hakşinaz görüş bu çetin mücadelenin hakkının «beraberlik» olduğunu kabul edecekti.