lefter, dün sabahtan akşama kadar, son günlerin modası olan bu şarkıyı ağzından düşürmedi. sırma saçlı yar, şarkıda ısrar ve devamlı tekrar... ilk bakışta leffer'e aşık damgasını vurmaya kafiydi... gözlerimim içi gülüyordu. «neşeliyim, ama çok çok neşeliyim» diyordu. senede kendisini böyle mesut hissettiği günlerin pek az olduğunu kaydetmekte gecikmedi. ona merakla sordum: «aşık mısın?», «evet! büyük aşkımın bugün 18 inci senel devriyesi». gülerek zekice yüzüme baktı ve sözlerine şöyle devam etti: «az evvel fransanın şöhretli yazarlarından max urbini ve jean eskenezi de beni tebrik ettiler. sen bilmiyor musun?»
doğrusu yabancı bir yazarın bildiğini bilmemem beni üzmüştü. düşünceli halimi görünce, «sırma saçlı yarim top, kutladığım da, onu sahada kovalayışımın 18 inci yılı. dile kolay bu. 18 sene... ne çabuk geçti geçiyor. inanır mısın şu anda, 1942 yılında taksim formasını ilk defa sırtıma giydiğim günün heyecanı içerisindeyim. ben bu arzuyu ve bu heyecanı kaybettiğim gün, sevgilimi de kaybedecek ve sahalardan ayrılacağım.»
cenevre'de hava açık ve güneşli... alp dağlarının karlı tepeleri dimdik karşımızda. onun, futboldeki uzun mazisi, bir an gözlerimin önünden geçiyor. 46 defa beynelmilel oluşu. milli takım kaptanlıkları. macarları mağlûp eden golleri. sarı -lâcivertli forma ile, taraftarlarının omuzları üzerinde defalarca sahayı terkedişi, çalımları, çalımları, çalımları... bir korku içini kaplıyor. bu büyük şöhretli, bu kıvrak futbolcuyu, sahalarda görememek... o bunu hissetmiş olarak bana «daha 7 sene futbol oynayacağım. arzum 25 inci yılı idrak ettikten sonra sahadan ayrılmak» dedi. beraber leman gölünün kıyısına doğru yürüyoruz. göldeki bembeyaz kuğu kuşlarını seyrediyoruz. ikimizin de dudaklarından «sırma saçlı yarimin, can bahşeder işvesi» şarkısı gayri ihtiyari dökülüyor.