(nice'deki fenerbahçe - nice maçını tâkip eden milliyet ekibinden halit kıvanç yazıyor)
3
can ve lefter'in sakatlığı fransız'ları sevindirmişti
fenerbahçeliler leo-lagrange stadının tribünleri altında antrenman yaparken. lefter giyinik olarak kenarda duruyordu. lefter'in bu hâli, stada gelmiş bazı nice taraftarlarını, hattâ bazı fransız gazetecilerini pek memnun ediyordu. öyle ki bu gazetecilerden biri sanki koyu kulüp taraftarıymış gibi, türk gazetecilerinden birine sokulmuş ve «lefter oynamıyor değil mi?» diye sorup gene kendini cevap vermişti: «evet evet oynamıyacak. ben biliyorum. yaşadık... nasılsa can da yok...»
lefter de, can da cidden güç oynıyabilir durumlarına rağmen sahaya çıkacak ve ilki şahane maçlarından birini oynarken, diğeri de saakt olmayan tek ayağıyla da futbol oynayabileceğini ispat edecekti. ama o âna kadar daha 25 saat vardı. ve nice'li taraftar, fransoz gazeteci sevinmekte biraz acele ediyorlardı. nice takımını ve taraftarlarını ümide sevkeden sebepler bundan ibaret değildi. lefter'in istanbuldaki antrenmanda nâhoş şekilde sakatlanmış olması, fransız gazetelerinde de önemli yer işgal etmişti. onlar bu sakatlığın, sadece bir bacakta ârıza bırakmaktan da ötede, bütün takımım moralini sarstığını belirtiyorlardı. bu nokta, tamamen yanlış sayılmazdı. fenerbahçeli futbolcular 1 aralık salı günü saat 16.20 de nice hava alanına indiklerinde, hemen hepsinin yüzü solgundu. bu, romca - nice arası uçuşun kara bulutlar arasında yapılmasından doğan bir yorgunluktu.
lâkin ertesi gün de hotel royal'e gidenler fenerbahçeli futbolcuları her zamanki derecede neşeli göremediler. meselâ akgün'le gürcan bir masada karşılıklı oturdukları halde dakikalarca bir şey konuşmuyorlar, biriz ilerde de şeref, mikro ve osman aynı şekilde durgun bir manzara arz ediyorlardı. can ve lefter ise salonda görünmüyorlardı. royal otelinin birinci katındaki 15 ve 18 numaralı odalara çıkmanız lâzımdı bu iki futbolcuyu görmek için. işte bakın 15 numaralı odanın içinde yatakta uzanmış olan lefter doktor reşat dermanver'e rica ettiği duyuluyordu: «doktor, ne olur, sen söylersen kırmazlar... vallahi oynıyamıyacağım. korkum ne biliyor musun: oyun başladıktan beş dakika sonra topallamağa başlar da takımı on kişi bırakırım diye endişe ediyorum. benim yerime sakat olmayan bir arkadaş oynasa...»
lefter'in ricası kabul edilecek gibi değildi. nitekim menecer ahmet erol nefes nefese lefter'in oasına giriyor ve: «al şunu tak, diyordu. gittim senin için aldım buldum. en mükemmel dizlik... bunu takınca gayet rahat oynarsın...»
lefter ahmet erola bugünkü menecer gibi değil de, dünkü takım arkadaşı gibi hitap ediyordu şimdi: «ahmet ağabey, bilirsin seninle yanyana oynadık. ben nice'lilerden değil, ayağımdan korkuyorum.»
ahmet de ona aynı şekilde, eski takım arkadaşı sıfatiyle cevap veriyordu: «lefter, hatırlarsın birçok maça daha sakat çıkıp muvaffak olmuştuk. haydi, bırak bunları şimdi de, maça hazırlanmağa bak!.. sen oynamasan da dur, râzıyız.. senin oynamayışın, nce'lilerin moralini yükseltir.»
lefter odasına az sonra girince ise, hoş bir tablo görüyordunuz. nice'de gazeteci olarak bulunan adnan akın, almanyadan aldığı tesirli ve yeni bir ilacı lefterin dizine sürüyor, yanda da dr. dermanver «artık bize iş kalmadı. gazeteciler doktorluğa başladı» diye takılıyordu. kısacası, idarecisi, antrenörü, doktoru, masörü, gazetecisi her türk lefteri maça hazırlamak için kendi çapında bir gayret sarfediyordu. çocukların «baba hikmet» dedikleri fenerbahçe masörü hikmet, leftere en fazla amirane davranandı: «hadi bakayım oğlum uzan!.. ben sana bir masaj çekeyim, yarın sahada çelik gibi olursun valla.»
lefterin odasından dört oda ileride ise ses yoktu. can yatağına uzanmış, bu sakat ayakla ertesi günü nasıl oynayacağını düşüyordu. hele fransız gazetelerinin kendisinden fazlaca bahsetmiş olması, genç futbolcunun omuzlarındaki yükü daha da ağırlaştırmıştı. o da endişeliydi: «ya oyunun başında bir sert darbeye maruz kalırsam da, takımım on kişiye düşerse...» diye üzülüyordu. sanki içine doğmuştu can'ın...
ama bu doğuşun yarısı doğru çıkacaksa, yarısı da gerçekleşmeyecekti. hakikaten maçın başlarında ayağının arızalı yerine haşin bir tekme yiyecek, fakat gene de takımını on kiş bırakmıyacaktı. nitekim maçtan sonra nice'edki milliyet ekibi can'ın sadece bir ayağına üç yıldız vermeyi doğru bulacaktı.