ankara d.sporu karşısında dağınık oyun çıkaran siyah – beyaz’lılar galibiyet gollerini ikinci devrede attılar
ve beşiktaş, son dört maçında bir puan alan beşiktaş, ankara’nın demirsporunu yendi… ama bu galibiyet, beşiktaş’ın etrafında dolaşan kara bulutların dağılmağa başlaması demek değildi. çünkü rakip demirspor. beşiktaş’tan daha iyi futbol oynuyor ve en az beşiktaş kadar galibiyeti hakediyordu…
maç sonunda, galip gelmiş olmanın verdiği sevinçle beşiktaşı alkışlayan .kara kartala vurgun seyirci. haftaymda sahayı terkeden futbolcuları yuhalarken bunu en mükemmel şekilde izah ediyordu.
ilk devre ve ümitsizlik
…açın başından yarım saatin sonuna kadar siyah – beyazlılar sahada keyifsiz ve ümitsiz bir didinme ile çırpınırken demirsporlular bilhassa iki yan haflarının saha ortasındaki topları çok iyi takip etmeleri ile oyunu kuruyorlardı. kale önünde oldukça beceriksiz görünen demirspor forveti gol çıkaramıyordu ama, beşiktaşın yarım saat boyunca yakaladığı hirkaç fırsatı da demirsporun sâkin ve dikkatli müdafaası yağdan kıl çeker gibi, silkeleyip tıyordu. meselâ 10 uncu dakikada ahmetin kornerinden gelen topa şenolun vurduğu bir kafa şutunu süreyya tam kale ağzından kafa ile çıkartıyor. 19 uncu dakikada gene ahmetin götürdüğü bir top kaleciyi de geçtiği halde bu defa celâl tarafından ve gene kafa ile çıkartılıyordu.. nihayet 22 nci dakikada gene ahmetin sağdan tek başına sürükleyip getirdiği ve getirirken bir hayli cambazlıklar yaptığı topu uzaktan savurduğu bir şutla avuta atması vardı… işte ilk yarım saatin telâşlı, tesirsiz ve yakalanıp da kaçırılan fırsatlar da şahsi parlayışlardan ibaretti.
beşiktaş’ın kayboluşu
ilk yarım saati zaman zaman beşiktaşın ataklarına da müsaade ederek, fakat çok sâkin bir oyunla sürükleyen demirsporlular 30 uncu dakikadan itibaren sahanın mutlak hâkimi oldular. beşiktaş oyunu âdeta bırakmış gibi idi… ve işte kapalı tribünün gazhane tarafında toplanmış olan seyirci bu sırada kendi takımına ilk «yuha!» yı çekiyordu.
ilk kıpırdanış
ikinci devrenin dördüncü dakikasında beşiktaş ilk kıpırdanışını gösterdi. soldan atılan kornerde, ortada dolaşan top kayanın önüne düşünce o da şütünü yapıştırıverdi. top ağlara takılıyor ve biraz evvel «yuha!» diye bağıranlar «çok yaşa» diye hançerelerini yırtıyorlardı.
artık oyun hızlanmıştı. karşılıklı akınlarla seyredilir bir futbol başlamıştı. bu arada her iki taraf fırsatlar yakalıyorlar ve kaçırıyorlardı. dört maçtır cansız ve beceriksiz sahada dolaşan beşiktaş bu maçın sonuna doğru canlanmıştı. nihayet maçın bitmesine 15 dakika kala erdoğan sağ tarafta gerilerden aldığı topla sol tarafa kadar kaçıp ahmete geçirdi …oldukça sert müdahalelere rağmen topu kaybetmeyen ahmet ceza sahasının dışından vurduğu çok güzel bir şutla ikinci golü de attı… onbeş dakika ve iki fark… işte artık kara kartal iki puvanı almış sayılırdı…
ve yılmayan demirspor
ama evdeki pazar çarşıya uymayabilirdi. çünkü dişli takım demirspor, oyuna hâlâ asılıyor ve mutlaka birşeyler yapacak gibi gözüküyordu. nitekim ikinci golden iki dakika sonra fikriden bir top alan ali rıza sola kaydı, muhteşem bir sıyırışla muhitinden kaçtı. mustafanın sert ayak koyuşuna rağmen topun dibine öyle bir çaktı ki… ne necmi, ne de başka kaleci için çok yakından çekilmiş ve başının üzerinden geçen bu topa yapacak şey yoktu…
kara kartal için maç hâlâ kazanılmış değildi. rakip oyuna asılmakta devam ediyordu. ve eğer 41 inci dakikada fikri yakaladığı fırsatı lüzumsuz bir ağırlıkla ezmese… filhakika münirle bahattinin arasından bir tank gibi sıyrılmasına rağmen topu ayağından çıkartmakta geç kalmıştı. top direğin dibinden süzülerek dışarı gidiyor ve beşiktaş nihayet iki puan alarak bir maç bitiriyordu.
ama bu galibiyet, bu zoraki galibiyet, bu taraftarın yuhaları arasında kazanılmış galibiyet beşiktaşlıların «artık düzeldik» diye keyiflenmelerine sebep olmamalıydı. daha çoook, pek çok işler vardı yapacak. beşiktaş yalnız beşiktaşlıların değildi ki…