beykoz'u 2-0 mağlûp eden kırmızı-beyazlılar bütün hatları ile başarılı bir oyun çıkardılar
halit kıvanç
12.30 normal olarak «yemek saati» idi. ba bakımdan pek çok futbol meraklısı «maç saati» 12.30 olunca, boş mideyle stada yollanmayı pek göze alamadı ve hiç değilse ayak üstü, alelacele bir şeyler yemeyi uygun buldu.
bu şekilde beykoz - feriköy maçının 15-20 dakikasmı kaçıranlar, tribüne gelip de sayı tabelâsına baktıkları anda «aaaa» demekten kendilerini alamadılar. «feriköy 1-0 galip durumda mı? nasıl oldu gol?»
maçı yemeğe tercih edip iki sandviçle stada gelmiş olanlar, gecikmiş meraklılara «gol» ü hemen özetleyiveriyorlardı: «15 inci dakikada hüseyin topu ortaladı. münacettin'le ekrem kafaya çıkınca, top hikmete geldi. o da sert bir şutla meşin yuvarlağı kaleye havale etti. sırkının ellerinden kurtulan topa k. ali ancak çizgiyi geçtikten sonra yetişebilmişti. işte feriköy golü böyle attı... ama çok güzel oyuuyor feriköy lüler..»
evet, güzel oynuyordu feriköylüler ve attıkları gol bir «tesadüf» değildi. o kadar değildi ki, 37 nci dakikada hüseyin, k. aliden seken topu yakalayarak kaleye atacak ve «işte bu da ikincisi!» diyecekti. fakat hüseyinin daha önce ofsayt durumunda bulunduğunu tesbit eden hakem, santra yerine ofsayt atışının yerini gösterecekti. top rakipten gelmişti ama, hakem ofsaytın o pozisyondan da önce mevcut olduğunu bildiriyordu.
feriköylüler pek üzülmedi buna... hâttâ sayılmayan golün kahramanı hüseyin de kederlenmedi. çünkt iki dakika geçmeden, aynı futbolcu gene sağdan akacak, ismailden sıyrıldıktan sonra da ceza sahasına girer girmez kaleye yaklaşıp şutunu çekecekti. yağmur öylesine şiddetlenmiş, saha öylesine çamurlaşmıştı ki... kaygan top, sıtkının uzanan ellerinden kaçıp filelere gidiveriyordu. feriköy «işte ikincisi!» dediği golü de atmıştı.
beykoz, liglerin o çetin takımı beykoz, «büyük» rakiplere bile kolay kolay boyun eğmeyen beykoz, kümenin yeni takımı karşısında galibiyet şöyle dursun, hattâ beraberlik de bir yana, tek gol, bir şeref golü için mücadele etmek zorunda kalmıştı. feriköy, daima «sağbek- olarak görülen münacettin'i ilerde oynatıyor, «9» numaralı forma giymiş burhanı da daha ziyade ileri - geri «boş saha adamı» olarak çalıştırıyordu. müdafaa bakımından takım tam numara, alırken, hücumlar da - zaman zaman aksayan - beykoz müdafaasını zorluyordu. sarı - siyahlılar ise arasıra oyunu rakip yarı sahaya, hattâ feriköy kalesi önüne aktarıyorlardı. ve bu arada müsait fırsatlar da yakalıyorlardı. fakat başta kaleci necdet olmak üzere, kırmızı - beyazlı elemanlar bu fırsatları «gol» e gitmeden öldürüyordu. arada bizzat beykozluların öldü dedikleri pozisyonlar da az değildi.
feriköy yıllarca şeref stadının ağır çamur sahasında oynamanın mükâfatını nihayet görüyordu. öyle rahat çalışıyorlardı ki çamur zeminde... ilk devreyi 2-0 mağlûp bitiren beykozlular, ikinci devrenin hemen başında topu bir defa havadan feriköy kaleline sokmuşlardı. eğer bu anda favl yapmamış olsalar, bu mutuber bir sayı oalrak tabelâya geçecekti.
yağmur hızlandıkça, oyun da hızlanmıştı. fakat bu yağmurdan daha çok ıslanan, beykoz olmuştu. feriköylüler mithatpaşadaki ilk galibiyetlerini alırken, her bakımdan takdire değer bir youn göstermişlerdi. ve bu, feriköy'ün artık millî lige alıştığını belirten bir işâret, diğer takımlara bir ihtardı.