siyah – beyazlılar takım halinde başarılı olmamakla beraber yakaladıkları fırsatlardan faydalanmasını bildiler
«beşiktaş’ta bir şey yok…» «beşiktaş’ta bir şey yok…»
beşiktaş milli ligdeki ikinci maçını da üç golle kazandı. hep aynı nakarat, aynı erkencilik… mesele, beşiktaşın istanbulspor karşısında bir yarı devre boyunca, duruşu ise, elbette bunun üzerinde durulmak icap eder. ama, bu duruştan acele bir hüküm çıkartarak beşiktaşta bir şey yok deyip geçmek, ikinci haftanın başında fazla…
bizce beşiktaşta bir şeyler var. bir form kıpırdanışı, şenolun ideal santrforved hüviyetine yükselişi, kaleci nemcinin klâsa gidişi, kayalı haf – hattının derlenip, toparlanışı ve muhitinin itidal sahibi bir santrhaf olarak iki maçta yeni takımına ısınışı gibi…
beşiktaşta eksikler, zayıf taraflar da var. nefessizlik. dün neredeyse futbolundan çok şey kaybetmiş istanbulspora bile puan verecek kadar sahada şekillendi… başiktaşın rapide çıkartacağı tertip, dünkü değildi… birolsuz, hattâ nazmisiz bir hücum hattı düşünülemez. beşiktaş, transfer elemanlarını bu tarafında kullanmak için zamanı beklemelidir.
futbol neticedir
beşiktaş transfer furyasından nasibini alamamış olan istanbulspor karşısında mükemmele yaklaşan bir 25 dakika çıkardı. bu futbol gösterisinin yaratıcısı şenoldü. genç futbolcu büyük bir form gösteriyor ve durgun siyah – beyazlı forvete sahanın her tarafından pas dağıtıyordu. ilk 15 dakika istanbulspor kalesi önünde geçmiş, bu andan itibaren şenol birbirinden güzel hareketlerle golün yaklaştığını haber vermişti. ilk beşiktaş golü atıldığı zaman oyunun 22. dakikasıydı. ahmet solaçıktan dalmış ve üzerine çıkan kaleci özkayı çalımladıktan sonra, topu boş kaleye doğru ortalamıştı. şenol kale önünde dört rakip müdafi arasından sıyrılmış ve çok güç durumda bulunmasına rağmen topu kafa ile filelere göndermişti.
beşiktaş şimdi kendini bulmuş, bütün hızıyla esiyordu. golün üzerinden bir dakika geçti, geçmedi, bu fırtına bir alkışlanacak kombinezon daha getirdi. şenol soldan inmiş ve ortaların en gole müsait olanını yapmıştı. özkay çıkıyor, iki istanbulspor beki kıpırdayamıyor ve arif ceza sahasının kenarından köşeyi görüyordu… 2-0 galip duruma geçen siyah – beyazlı takım devrenin sonuna kadar aynı futbolü oynadı.
beşiktaş duruyor
ikinci devrenin başından itibaren beşiktaşı sahada tanımak hakikaten güç oldu. takımın sürükleyicisi şenol «şenol bu nefesini devam ettiremez» diyenleri taekzip edememişti. yorulmuş, siyah – beyazlı hücum hattı bir yapıcıdan, bir dağıtıcıdan, bir son söz söyleyiciden mahrum kalmıştı. tabii umumi olarak yorulan bu takım istanbulsporu ümitlendirdi. ilk devrede bir tek şüt atan sarı – siyahlı takım ikinci devrenin başından sonuna kadar rakip yarı sahada oynadı, didindi, fakat sayı çıkaramadı. bu devrenin en mühim hareketi kaleci nemcinin, yükselin köşeye giden şütünü hârikulâde bir plonjonla ve sakatlanmak pahasına kornere çıkarışıydı… bunun dışında sarı – siyahlılar rakiplerine tehlikeli olamadılar. üstelik de hâkim durumda bulundukları sırada üçüncü golü yediler. maçın bitimine tam 4 dakika kalmiştı. ahmet, şenoldan aldığı pasla kaçtı ve topu sağ açık mevkiine kadar uzattı. arif doğanın kendinden daha müsait pozisyonda olduğunu görmüştü. uzatıverdi. doğan da temiz ve sert bir şütle beşiktaşa üçüncü golü kazandırdı.