ve nihayet… kampın son günü, son gecesi… siz bu satırları okuduktan birkaç saat sonra «milli kamp», yerini «milli maç» a terkedecek.
bugünün heyecanı dün sabahtan başlamıştı. öyle ki necdet erdem saat 3.30 da (hergün olduğu gibi) kapılarını vurarak uyandırmağa gittiği çocukları, kendi kapısında nöbet bekler buldu. namzetler bu süratle günlük programı geride bırakmışlardı. fakat kamp müdürü mûtad sükûnetiyle «ne var, dedi, niçin erken kalktınız?». futbolcular şaşırdılar, yutkundular. «maç var ya» diyecek oldular. erdem’in mukabelesi kesindi: «maç yarın…»
evet, «maç yarın» dı. ve bugüne kadar da ümitliydik, azimliydik, hepsinden mühimi hazırlıklıydık. böyle disiplinli bir kamptan sonra yenilsek bile hiç değilse «iyi hazırlanamadık» diye hayıflanmıyacaktık artık.
hayırdır inşallah
«kamp disiplini» deyip geçmeyin. naci gene gördüğü rüyayı tâbir ettirmek için dahi kamp müdürüne başvurmuştş: «necdet ağabey, hayırdır inşallah, rüyamda beni astılar. hem de koca bir iple. yalnız garibime giden, ipe çekmeden önce ayran içirmeleri oldu.» naci’nin rüyasını müdür’den önce lefter tâbir etti: «rüyalar hep ters çıkar. sen de bir sıkıntıdan kurtulacaksın. yarın çok iyi oyun çıkaracaksın…» basri ise «yok, diye itiraz etti, senin rüyan hepimize ihtar olacak: eğer kötü oynarsak, âkıbetimizi anlatıyor.»
son gün evvelkilerden değişikti: istirahat müddeti arttırılmış, yemek miktarı azaltılıştı. bonfile, sebze ve meyvadan ibaret öğle yemeğini yiyen çocuklar «hafif yemek iyi oldu» diyorlardı. bonfile, sebze, meyva: hafif yemek… «boğazsız çocuklar» zaten hepsi!
o değil mi
bu da şansın tersi işte! geldiğimiz gündenberi karabulutları seyredip durmuştuk. tam kampın biteceği gün hava açtı, güneşin sıcak yüzünü gördük. güzel havayı kaçırmayan remondini, çocukları hemen yürüyüşe (kamp tabiriyle gezintiye) çıkardı. nihai onbirin belli olması, evvelki kamplarda görülen bazı sahnelerin tekrarına zemin yaratmadı. oynamıyacaklarını öğrenen futbolcular da son hafif kültür fizik idmanında diğerleri kadar azimli ve neşeli idi.
gezintide en tatlı nükteyi kaptandan duyduk. yoldan geçen 70 lik bir nineyi işaret eden lefter, «çocuklar, dedi, brigitte bardot gibi göründü gözüme… o değil mi yoksa?»