kampta futbolculara telefon bağlanmıyor ya:… hele yatakta istirahat saatlerinde… fakat dün necdet erdem tek istisnayı varol’a gösterdi ve saat tam 15.15 de (istirahattin en mutlak ânında) varol’u arayana «görüşebileceğini» bildirdi. çünkü telefonun öbür ucunda beşiktaşın kaptanı, milli futbolcu recep vardı.
kampın en sessizleri başta can olmak üzere mustafa, ergun, varol ve hilmi… yani «ordulu beşizler»… beş futbolcunun neden böyle durgun ve düşünceli oldukları çok geçmeden anlaşıldı: «ordu ve milli maçlar dolayısiyle daha kaç kampa gireceklerini hesap edip duruyorlardı.»
kampta dün en çok konuşulan mevzulardan biri, «kadri ile b. ahmedin takas edileceği, haberi oldu. b. ahmet, bu haberden pek hoşlanmamıştı: «beni satmak istiyorlarsa, serbest bırakırlar, ben de istediğim yere giderim. ama böyle ticaret eşyası gibi futbolcu takası olur mu?» bu haber karşısında lefter: «burası kamp, diye konuştu. takas filân yasak. necdet ağabey, yataklarımızı takas etmemize bile izin vermiyor.»
kampta sakat yok, hasta yok, fakat doktor var. futbol federasyonu sağlık müşaviri olarak vazife gören fizik tedavileri mütehassısı dr. hakkı atay geldiği gündenberi pek yorulmadı. inşallah maça kadar (hattâ maçtan sonra da) çocukların doktorluk durumu olmıyacak.
kampa ara sıra gelen bir «baba» var: gündüz kılıç… bir de kâmptan dışarı adımını atmıyan «baba»: masör hikmet arıtan… çocuklar masaj yaptırırken arıtan’a «aslan be, bir tane valla bizim bab, dünyayı gezdik böyle masaj görmedik, yaşa.» diyerek onu daha şevklendirdiler.
dün bir ara matbaaya telefon ederek karikatür için kuşe kâğıdımızın tükendiğini söylıyorduk: «aman namık, bize bir deste kâğıt gönderin! bu sırada odaya giren kamp müdürü necdet erdem, gözlerini açtı: «neee?. bir deste kâğıt mı gönderecekler?»