dağınık, gayesiz oynayan a takım rakibi karşısında tutunamadı maçta hilmi’nin yumrukla üç dişi kırıldı
necmi, daha açık farklı mağlûbiyeti önledi
türk futbolünün nereye gittiğini görmek için dün bükreş’te olmak kâfi idi… sâdece 90 dakika için… romenlere yenilmiştik. yenilirdik ya!... hem de farklı şekilde… olur ya… hâlâ tahammül edemediğimiz ve aslâ edemeyeceğimiz bir nokta vardı: onurumuz, gururumuz incinmişti. milli futbolcularımız sahada futbol için her şeyi yapan. futbolün bütün inceliklerini yerine getiren, rakipleri karşısında dağılıp giderken, ezilen, incinen gururumuz demek istiyorum.
85.000 seyircinin gök gürültüsünü andıran uğultusu arasında sahadan çıkarken, bu maçı seyreden bir yugoslav gazetecinin sözlerini sizlere de üzüntü ile nakletmek mecburiyetindeyim: «sizin takım şu oyunu ile bir milli temas yapacak kudrette gözükmüyor. bir çok memleketler bu yolda bir tecrübe geçirmişlerdir. size samimi bir tavsiyede bulunayım. bir müddet milli temaslarınıza ara veriniz, yeni bir ekip meydana getirip, ciddi bir program altında yetiştiriniz sonra…» sonrasını dinleyemedim. yugoslav arkadaşın bu sözlerini, bu işin mesuliyetini omuzlamış idarecilere duyurmayı bir vazife bildim.
… ve işin garip tarafı, futbolcusundan idarecisine, gazetecisinden kafileyi bükreş’e getiren manastırlı şoför irfan aga’ya kadar hepimiz 4-0 lık mağlûbiyetin iyi netice olduğunda birleşmiştik. herkesin ağzında şu söz dolaşıyordu. «ya necmi olmasaydı… ya necmi olmasaydı» genç kaleci kalemize atılan şutlardan en az altısını, yedisini kurtarmış ve farkın korkunç bir sür’atle gelişmesine mâni olmuştu.daha maçın 4.dakikasında santrforun solaçıktan aldığı pasla kaleye doldurduğu topu uçarak kurtarıyor, 10.dakikada bir golü daha kalenin ağzında önlüyordu. esasen maçın başından, ilk yarim saatin sonuna kadar hep necmi’nin hareketlerini takip edecek, mücadelenin bir takımla bir kaleci arasında geçtiğine şahit olacaktık. ilk yarım zarfında bir rüzgâr sür’ati ile oynayan, çabuk ve seri paslarla sahaya hâkim olan romenler karşısında, oyundaki varlığımızı isbat edecek futbolcuların adedi maalesef üçü geçmiyordu: necmi, ahmet ve mustafa. diğerlerinde bir gayret göremiyorduk. can ağır hareketlerle topları kaybediyor, lefter, önündeki bekin arkasına siniyor. hilmi garip hareketlerle vakit geçiriyor. naci, yerini bulamıyor, ogün ise sadece koşuyordu.
12.dakikada yine can’a uzaktan iki fırsat düşüyor ve ikincisinde çekilen şutu solbek ıvan önlüyordu. bundan tam iki dakika sonra da romenlerin 19 yaşındaki sağaçığı pircalap, bir kurşun gibi ceza sahamıza giriyor, şutuunu çekiyor, necmi bunu da çeliyor ama o harikulâde kurtarışının heyecanı devam ederken soliç seredai yakından bir vuruşla topu kalemize sokuyordu. bu golle 1-0 mağlûp duruma düşmüştük. necmi için bu golde hatâ puanı vermenin imkânı yoktu. zira, topu çelmiş ama, iyi bir gününde olan rakibinin şansını kıramamıştı. ve tam bir dakika sonra, gene necmi’nin, constantin’in köseyse savurduğu topu izahı güç bir çeviklikle toparlayışını kaydediyorduk. bu kurtarışlar, devrenin sonuna kadar devam edecek ve necmi, 85.000 seyircinin heyecanlı bakışları altında devrenin 1-0 aleyhimize bitmesini sağlayacaktı.
çözülüyoruz
milli takımımız ikinci devreye can’ın yerine kadri’yi alarak başladı. yine dağınıkız. yine maksatsız ve gayesiziz… değişe bir şey yok. 48.dakikada seredal, santrfor ene’den bir pas aldı. bal gibi ofsayt. yan hakem bayrağını kaldırıyor. seredai’nin bomba gibi bir şutu, top filelerde. golün muteber olmadığını ilân eden yan hakemin biraz sonra santraya doğru yürüdüğü görülüyor. necmi ve diğerlerinin itirazı neticeyi değiştirmeyecektir: 2-0. takımda bir değişiklik yapıyoruz. naci sağhafa, ismet sağiçe geciyor. ofsayttan atılan gol, büsbütün âsapları germiş, ne adamını tutan var, ne de doğru dürüst yaptığı hareketi bilen.
60.dakika: necmi yine klâsını konuşturuyor. seredai’nin ayaklarına bir panter gibi atlıyor. bir gol yemekten daha kurtulduk. lefter, insaytte daha iyi çalışıyor. fakat açık oynatmakla ısrar ediyorlar. bir ara ogün sağaçığa, hilmi solaçığa geçiyor, yine fayda yok. 65.dakikada bir makine intizamı içinde oynayan romen takımına ayak uyduramayan tatau çıktı, yerine haşoti girdi. dakikalar ilerledikçe büsbütün çöküyoruz. 72.dakikada pircalap müdafaamızı hallaç pamuğu gibi atıyor. basri’nin yanından süzülüp geçişi ve patlattığı şut hârika. ya necmi’nin kurtarışı… 85.000 seyirci ayağa kalkarak genç kalecimizi alkışlıyor. zavallı necmi peşpeşe dalga gibi gelen romen forveti karşısında tek ayakta duran adamımız. atlıyor, didiniyor.. 75.dakika: pircalab’ın yaptığı orta seredai’yi buluyor. necmi’nin burnu dibinden seredai üçüncü golü kaydediyor: 3-0. tam iki dakika sonra ismet’in geri pasını almak için çıkış yapan necmi muallâkta kaldı. santrfor ene daldı. necmi için yapılacak tek hareket ene’yi favulle durdurmak: penaltı. constantin’in ters şutu filelerde: 4-0.
… ve müessif hâdise
maçın son dakikaları gelip çattı. 4-0 bitse diye bekliyoruz. 86.dakika: hilmi hiç de lüzumu yokken solhaf nunweiller ıv’e favul yapıyor. tam bu sırada kardeşi nunweiller ııı gerilerden koşup geldi. ve suratta patlayan bir kroşe… hilmi baygın düşüyor. kucaklıyorlar. ağzını tutuyor, üç dişi birden kırılmış. 85.000 romen seyircisi yine ayakta müessif hâdiseyi ıslıkla protesto ediyor. hastaneye kaldırılan hilmi’nin yerine bahri oyuna girdi. ve maç da az sonra hem ağır mağlûbiyetimiz ve hem de bu üzücü olay ile sona eriyor.