dün ankara’da oynanan türkiye - romanya maçı 1-0 mağlubiyetimizle neticelendi. bu maça, teknik açıdan bakıldığı zaman ne galip romen takımının oyununda, ne mağlûp türk takımının oyununda, takdirle bahsedilecek bir taraf bulmak hemen hemen imkânsızdır.
öyle bir maç ki, yavaş temposu, kollektif mânadaki kifayetsizliği, ferdi hüner yönünden yavanlığı ile sade suya pirinç çorbası bile değil.
teknik lezzeti bu olan maç, bizim takım yönünden, her şeyden evvel, bir hücum hattı keşmekeşi olarak görüldü. aralarında, oyun tanzim edecek vasfa haiz tek oyuncu bulunmayan bu hatta dahil elemanlar, bütün hüsnüniyetleriyle uğraşmalarına rağmen, boşuna enerji sarfetmekten öteye gidemediler.
ikinci devrede aralarına suatın ikamesi suretiyle, giderilmesine çalışılan bu büyük noksan, suatın gününde olmamasından dolayı maalesef tesirli olamadı.
maçın başlarında iyi tutunan müdafaamız ise, ikinci devrenin ortalarına doğru yorulduktan sonra, markaj bütünlüğünü kaybederek, zaafa uğradı.
romenler, takımımızın âzim ve enerji stoklarının tükenmediği müddetçe yalnız gol yememek gayesiyle çalıştılar. bu cevherimizi tükettiğimiz andan itibaren de, her şeye rağmen bizimkinden üstün kollektif oyunları, ve fizik yeterlikleri ile müsabakaya hâkim olarak maçı alıp gittiler.
bir maç kaybettik, zararı yok… temenni edelim ki; futbolda tecrübenin çok mühim rolünü anlamış olmak gibi bir kazanç sağlamış bulunalım.