başkent’de dün, boğucu bir hava vardı. bu derece sıkıntılı bir havada iyi futbol beklemek, bulutlardan yağmur beklemek gibi birşey olacaktı. türk ve romen milli takımları sahaya beraber çıktılar, mutad seromoni, devlet reisimiz orgeneral cemal gürsel’in müsabakaya şeref verişleri… heyecan, artıyor, halk hazırlıklı milli takımımızı teşci ediyorlar.
oyunun ilk çeyreği: hafif bir rüzgârın kudreti ne kadarsa bizim üstünlüğümüzün de kuvveti o kadar.
kendi yarı sahasında iyi yerleşmesini bilen romenleri sıkıştırıyoruz. bir sol bekleri varki, rakiplerimizin. adı «makri» defansın kilidi adeta. iyi oynıyanları bu kadar değil tabi. atletik kabiliyetli, iri yapılı rakip müdafaa önünde yoklamalarımız devam ediyordu. ilk devreyi hilmi’den yarattık.
topu suat’a geçirdi. suat de mustafa’ya, mustafanın şütü avut’a giderken, bir fırsat kaçırdığımızı söyliyebilirdik. hücum hattımızdaki durgunluk devam ediyordu. ileri de bir şeref vardı çalışan. derinlemesine toplara dalıyor, giriyor… ama hep yalnız kalıyordu. 19 uncu dakikadaki gibi, top kovalıyacak, şarj yapacak, sonra söktüklerine yetişecek ve şutunu atacak. olmaz böyle şey.
4 dakika sonra tarık uzaktan, romen kalecisini, avlamak istedi, olmadı. karagümrüğün milli takıma verdiği ikinci futbolcu aydın da henüz bir hareket yok. devre gidiyor. ve hâlâ futbol yok.
zeynel ve ilk gol fırsatı
ilk gol fırsatını 34 üncü dakikada yakalamıştık. tarık, ortada çalışmış, pasını zeynel’e uzatmıştı. büyük şans romen sağ beki de ıskalıyordu. zeynel, golü atacak pozisyonda idi, ne yazık ki fırsatı kullanamadı. top kaleciden sekti, şeref de vuramadı. işte ilk devrede milli takımımızın yapabildiği sadece buydu. romenlere gelince: onlar da şu âna kadar, fizik üstünlüğünden başka bir kuvvetli taraf görmüş değildik.
takımda yapılan değişiklik
takımımız ikinci devreye değişiklikle girdi. aydın çıkarılmış, mustafa ertan sağhafa girmiş, forvet: tarık, suat, şeref, hilmi, zeynel şeklini almıştı.
ilkine nazaran, ikinci devreye hızlı başladık. seyirciler de bu canlılığı farketmişler ve seslerini yükseltmişlerdi.
50 nci dakikada, suatın hilmiye geçirdiği pas ve bu pasın hilminin ayağından kayboluşuna gelde yanma…
hemen iki dakika sonra da hilminin suat’a aynı güzellikteki mukabelesi ve kale önünde bir golümüzün kaptırılışı… her neyse, sahada biraz futbol oynanmaya başladı ya…
53 üncü dakikada tarık, mustafa ertan’dan topu almasiyle sol bekten sıyrılması bir oldu. ortası biraz açığa düşse şeref o arzu ile mutlaka bu toptan faydalanırdı. oyunu süratlendirmiş tazyikimizi arttırmıştık. fakat golü kim atacak, pozisyonları kim tartarak tezgâhlayacaktı? hilminin sağ bekle yaptığı mücadeleyi kazanıp, işi neticeye başlayamayışı gibi…
69 uncu dakika: zeynel, solhaf mustafanın pasını giriyor. haahh şöyle… şimdi ankaralılar rüzgârın oğlu diyebilirlerdi. iki kişinin arasından sıyrıldı. fişek gibi gidiyordu. şutunu da attı, talihsizlik az farkla dışarı gitti.
maçı kaybediyoruz
milli takımımız daha bir müddet böyle çalıştı. artık, hızımızın kesileceği anlar, gelip çatmıştı. defansta çöken adamlar görüyorduk. solbekte ısmail, sağbekte ahmet berman. romenler oyuna hâkim oluverdiler. avantajlarını kullanacaklardı. tabi, nefesi biten takımımız, duruyor ve 72 nci dakikada romenler galibiyet golünü atıyorlardı. gol, soliçten başlamıştı. seredal topu sağ açığa uzatıyordu. ikinci devrede oyuna giren sağaçık oaida’ya sağaçık üç kişiyi üzerine çekti. santrfor dridea rahaaat, sağiçte deplâse olmuş. turgay biraz evvel golüne mâni olduğu santrfora karşı ne yapsa nafile. dridea’nın yakın mesafeden yerden şutu, futbolün kaderi bu işte. bastırırsın, bastırırsın eline fırat geçer, kıymetini bilmezsin. sonra elin oğlu, bir fırsatını bulur bulmaz işini bitiriverir. hâsılı o fırtınsa devrenin fırtınası biterken, maçı kaybetmiştik. oyunun bundan sonrasında, bizim tersine dönen şemsiyeyi eski haline getirmeğe futbolun şartları bakımından gücümüz yetmiyecekti. maçın sonlarında alnına top gelen naci, sahayı terk ediyor ve yerini feriköyün ahmedine bırakıyordu.
biz, hiç kimse gücenmesin - bırakınız metin’e can’ı bir milli takım için ifâde ettikleri değeri - o 37 yaşındaki lefterle, o formsuz kadri ile dahi dün romenlerin fizik üstünlüğüne boyun eğmez ve hiç değilse, futbol oynardık.