milliyet yazarı mehmet demirkol, okurları için avrupa şampiyonası'nın en'lerini yazdı. demirkol'un güzel tespitleri var.
şampiyonanın takımı: ispanya. şampiyonayı zaten klasik olan, yani almanya kazansaydı bu unvanı türkiye ve rusya arasında bölüştürmek gerekecekti. ancak dünyanın 2 büyük liginden birine, asrın takımına, en az onun kadar büyük bir ezeli rakibe sahip olmasına rağmen milli takımlar düzeyinde danimarka’nın bile gerisinde olan bir ülke şampiyon olunca iş değişti. hep favori gelip, hep kaybeden, iyi oynayan, ama sonuç alamayan, bu kez başından sonuna kadar dik durdu. hem korkutucu bir hücumla, hem de gruplar sonrası gol yemeyen bir savunmayla hak ettiklerini aldılar. ispanya artık çok daha saygın.
oyuncusu: villa, arda, archavin vs. bu kez genelin çok ötesinde çok yıldızlı bir şampiyona oldu. bunların arasında sivrilen ise hem lider hem de oyuncu özellikleriyle en çok kendini gösterendi. ıker casillas 28 yaşında, ama 35 yaşın tecrübesiyle sahaya çıkıyor. bernabeu’da 11 yaşında top toplayıcılıkla başlayan kariyer 17 yıl sonra bir dünya devine dönüştü. o artık zamora’yla ve arconada’nın çok önünde anılacak ve daha nereden baksanız 7-8 yılı var.
teknik direktörü: aragones evet, ama elindeki orta sahayı görünce, sonra puyol’u, casillas’ı, torres’i. hayır şampiyonın hocası terim ve hiddink. hiddink’i anlatmaya gerek yok. her zaman kazanan herkesle kazanan ve kendi ülkesini eleyince zıplayarak sevinebilen adam. terim ise almanya karşısına hamit ve marco’yu bir kenara bırakın tamamı yıl başında kulüplerinde yedek olan bir kadroyla neredeyse finali buluyordu. tabii yıldıray’ı, ümit’i vs. almayan da o, ama yarı finali gören de. şampiyonanın teknik direktörleri hiç tartışmasız terim ve hiddink.
sürpriz olmayan hayal kırıklığı: portekiz, hollanda ve ronaldo. fazla şişirildiler. ilk ikisi aşırı güvenden sonuncusu aşırı rahatlık, hırs eksikliği çok kötü bir savunmadan.
hayal kırıklığı: türk seyircisi. her maçta rakipten sayıca daha az olmakla kalmayıp, tezahürat açısından da zayıf kalan, üstüne biletlerini rakip taraftara karaborsada satanları allah’a havale ediyorum. artık kimse biz batı ve orta avrupa bizim evimiz filan demesin. bu komik bir hikaye artık.
seyircisi: ingilizlerin yokluğunda hiç tartışmasız portakallar. hem şarkılarıyla hem mutluluk verici renk deniziyle tartışmasız ve açık ara en iyi onlardı.
golü: nihat’ın, çek cumhuriyeti’ne attığı 3. gol... ve tabii torres’in final sayısı. itiraf edeyim nihat topa vurduğu anda ‘ah be nihat niye oraya? dışarı atacaksın topu!’ diye geçti içimden. hamit bomboş. senin için daha garanti şut ihtimalleri var. ama hayır. büyük futbolcu zor olanı basit bir şekilde yapandır. attığı gol maçla birlikte şampiyona tarihine geçti. torres ise... lahm’a faul yaptığına emindim. yoksa onun böyle kolay nasıl geçebilirdi ki. geçti. çok iyi bir vuruş yaptı. el nino herhalde en çok bu golle lakabını hak etti.
aptallığı: volkan... sadece bu kadar... bir sporcu bu kadar dev bir cüsseye, ama aynı zamanda korkunç bir çeviklik ve atletik özelliklere sahip olup, bir yandan da nasıl bu kadar kötü ve manasız işler yapar?
sakarlığı: petr cech...
arananı: yıldıray, toraman, aykut, mehmet topuz.
dersi: uzun toptan korkma. topu mümkün olduğunca çabuk son bölgeye gönder. rakip savunmanın yerleşmesine izin verme. yerleşik bir savunmaya karşı 10 kişiyle saldıracağına, yerleşmemiş savunmanın arasına 2 kişiyle gir yeter.
teknik direktör hinliği: aragones’in güçlü orta sahasını kullanma biçimi. 5 üst düzey orta sahasını maç içi rotasyonuyla hep yüzde yüz kullanarak kupaya ulaşmayı bildi. fabregas, ıniesta, xavi, xabi alonso ve cazorla’yı kırmadan üzmeden kullanmayı bildi. saygıyı hak ediyor.
saçmalığı: cenevre -viyana 1016 km. basel-viyana 850 km. trenle minimum 10 saat uçak bulmak olanaksız. otobanda kız sınırı 120. bu ülkelerin bu şehirlerine ortak turnuva veren uefa yetkililerinin biraz özel uçaklardan inip, normal insanlar nasıl yaşar hatırlamaları gerekiyor. polonya-ukrayna çok daha ölümcül olacak.
restorantı: lipp (cenevre) danieli (viyana)
farkı: platini’ydi. final seremonisindeki geri dönüş fevkaladeydi. platini bu konuda ısrarcı oldu ve doğruyu buldu. ayrıca cezaların finale taşınmaması fikri de güzel. bundan sonraki adım sarı karttan ceza vermek olmalı. 2 sarı karta bir maç ceza maksimum 6 maç oynayabileceğiniz bir şampiyona için çok yüksek ve gereksiz.
tespiti: löw’ün ispanya değerlendirmesi. iyi bir kulüp takımı olgunluğunda oynuyorlar demişti. finale bunu yaşayarak doğrulatması onun için acı bir kader olsa da onu iyi bir futbol yorumcusu yapar. saygılarımla..
forması: bu ödüle layık bir eser bulmadım. forma üreticileri korkunç bir yaratıcılık gerilemesi içinde. 2010’a kadar bir gelişme sağlanmazsa ilk bizim yapacağımız iş formamızı yerli bir firmaya yaptırmak olmalı.
olayı: dönüyor olmak. nihayet 45 gün sonra. bıraktığımda emekliyor olan kızım artık yürüyormuş.