geride bıraktığımız 2006-07 sezonunda kayseri erciyesspor'un fortis türkiye kupası'nda yarattığı mucizenin ilk akla getirdiği takımlardan biriydi lüleburgazspor. eğlence ve tarım açısından çok verimli olmasına karşın futbolda çorak kalan trakya'nın bu şirin temsilcisi, 1979-80 sezonunda kupada yarı finale yükselmişti. üstelik kırmızı-yeşililer ilk dört arasına girene dek hem beşiktaş'ı hem de fenerbahçe'yi eleyince basın tarihimizin en unutulmaz manşetlerinden biri ortaya çıkmıştı: "a be lüle, n'oldu büle, çabuk süle..."
bir süredir yaşantısını amatör kümede sürdüren lüleburgazspor bu sezon üçüncü lige çıkma hakkını elde etti. şehre girer girmez dikkatimizi dev kırmızı-yeşil bayraklar çekti. burgazlılar takımlarının profesyonel lige dönüşünden çok mutluydu. ilk randevumuz buluşmayı organize eden isa gabralı'ylaydı. libero isa, kardeşi musa ile birlikte kupadaki destansı zaferlere imza atan takımın en önemli silahlarındandı. hatta bu iki kardeşin adları nedeniyle lüleburgaz'a basında "peygamberler takımı" yakıştırması yapılmıştı.
isa gabralı bir-iki telefon görüşmesi yapıp buluşmaya geleceklere son bir hatırlatmada bulunduktan sonra konuşmaya başladı. biz kupa serüveninden başlamasını bekliyorduk ama o önce 1971-72 sezonunu anlattı. çünkü o yıl lüleburgazspor ligi uzun süre namağlup götürmüş, trakyalılar'ın bu başarısı avrupa'dan bile duyulmuş ve hatta almanya'dan televizyon ekipleri gelip futbolcularla röportaj yapmış. ancak rüya bitime dört hafta kala bitmiş ve kırmızı-yeşilliler tekirdağspor'a yenilmiş. sonra da ezeli rakibe onları yenen tek takım olma zevki yaşatmamak için umumi istek üzerine bir mağlubiyet daha alınmış. o takımdan müjdat samsunspor'a, ziya göztepe'ye, yalçın da adana'ya gitmiş.
lüleburgaz'ın adını duyuran bu ilk başarının ardından isa gabralı kupa macerasını aktarmaya başladı: "o zaman çok mütevazı bir takımdık. bir sezon önce ikinci lige çıkmıştık ve oyuncuların büyük bölümü yerlilerden ya da uzun süre önce şehre gelip burayı benimseyenlerden oluşuyordu. uzun zamandır birlikte olduğumuz için birbirimizin özelliklerini çok iyi biliyorduk. arkadaşlık çok iyiydi. ben takımın en genciydim. ağabeyler gençlere karşı çok iyi davranıyordu. o sezon ligde işler pek yolunda gitmiyordu. küme düşme hatundaydık. bu nedenle kupa bizim için ikinci plandaydı. ilk turda evimizde karabükspor'u 4-0'la eledik. ikinci turda ise sahamızda boluspor'u 3-2 mağlup ederek tur atladık ve serpil hamdi tüzün'ün çalıştırdığı beşiktaş ile eşleştik. o zamanki statüde üçüncü turdan itibaren çift maçlı eliminasyon sistemi uygulanıyordu. evimizdeki ilk karşılaşma golsüz bitti. rövanş için açıkçası çok da umutlu değildik. ama 2-1 kazandık..."
bu sırada içeri musa gabralı giriyor ve sözü hemen ona veriyoruz. çünkü beşiktaş maçında 18. saniyede atılan unutulmaz gol ondan geliyor: "maç başladı topla buluştum. ileriye doğru yolladım. baktım hiç müdahale eden yok yetiştim vurdum ve gol oldu. sonra bir gol daha attık, anlamsız bir şekilde sayılmadı. naci abi ile 2-0'ı bulduktan sonra rahatladık. sonrasında yediğimiz gole üzülmedik. çünkü beşiktaş'ı devirmiştik." araya giren isa gabralı, en iyi yaptıkları işlerden birinin o zamanlar hollanda milli takımı'nın kullandığı ofsayt taktiğini uygulamak olduğunu, bu tuzağa beşiktaşlıların ve özellikle de bugün aramızda olmayan santrfor bora'nın sık sık düştüğünü hatırlatıyor.
lüleburgazspor bu büyük zaferin ardından tarsus idman yurdu ile eşleşiyor. sahasında ilk maçı 2-0 kazanan trakya ekibi rövanşta 2-1 yenilmesine karşın çeyrek finale yükseliyor. ikinci maç hayli olaylı geçiyor. öyle ki evsahibi ekibin taraftarının taşkınlıklarının önüne geçmek için sahanın etrafına panzerler diziliyor. ama her şeye rağmen tur geçiliyor. bu adeta bir rüya. dönemin yöneticileri, "nasıl olsa bizim takım elenir" diyerekten vaat ettikleri primlerin altında ezilmeye başlıyorlar. çünkü çocuklar rakip tanımıyor. bu arada ligde işler hâlâ yolunda gitmiyor. bir ara teknik direktörlüğe beşiktaş'ın efsane isimlerinden recep adanır getiriliyor. ama ekonomik sıkıntı had safhada olduğu için fazla kalmıyor ve yük, sezon başında teknik direktör olan sonrasında ise adanır'ın yardımcılığını yapan sabri doğrugiden'in omzuna biniyor. bu arada biz de gabralı kardeşlerin yanından buluşmanın gerçekleşeceği kulüp binasına geçiyoruz. efsane burgazlılar yerlerini almış. onlara gabralılar'dan çeyrek finale kadar geçen süreci dinlediğimizi söylüyoruz ama hepsi konuşmak, detay vermek istiyor. bu esnada takımın o sezon iki trafik kazası geçirdiğini öğreniyoruz. bunlardan en tehlikelisi şile yolunda gerçekleşiyor. takımı taşıyan otobüs karşı yönden gelen demir yüklü bir kamyonla çarpışıyor. can kaybı meydana gelmiyor ama başkan rahmi hıncal, antrenör necati kayhan ve otobüsü kullanan metin açıkgöz'ün ayakları kırılıyor. bu üçlü lüleburgaz'ın mucizevi maçlarının büyük bir bölümünü koltuk değnekleriyle izliyor.
kırmızı-yeşillilere o yıllarda trt'de yayınlanan ingiltere kupası maçlarındaki sürprizlerin kendileri için ilham verici olup olmadığını soruyoruz. o karşılaşmaları izlediklerini ama bir gün böyle bir şeyi kendilerinin yapacağının akıllarından geçmediğini söylüyorlar. musa gabralı, beşiktaşlı mehmet ekşi'nin lüleburgaz'daki ilk maçta saha toprak olduğu için karşılaşmaya çıkma konusunda nazlandığını hatırlarken, rakiplerinin kendilerini küçümsemenin bedelini ağır ödediğini söylüyor. ve geliyoruz çeyrek finale... rakip fenerbahçe, ilk maç ise lüle'de... karşılaşma golsüz eşitlikle tamamlanıyor.
rövanş 19 mart 1980'de oynanıyor. yer inönü stadı... sarı-lacivertli taraftarlar sanki bir aksilikten şüphelenmiş ve destek için tribünlerdeki yerini almış. teknik direktör ziya şengül yönetimindeki fenerbahçe maça iyi başlıyor ve 10. dakikada raşit çetiner ile golü buluyor. artık herkes lüleburgaz'ın teslim bayrağını çektiğini düşünürken 38. dakikada büyük maçların golcüsü musa gabralı yine sahnede. sağ kanattan yalçın'ın yaptığı ortaya vurup kaleci adem'i mağlup ediyor. skor tabelasında 1-1'lik eşitlik var. ikinci yarıda fenerbahçe bastırıyor, lüleburgaz savunuyor. mücadele 1-1 sona erince lüleburgazspor yarı finale yükseliyor. spor kamuoyu büyük bir şok içinde. 35.000 nüfuslu bir kent takımının nasıl bu işleri başardığı tartışılıyor.
eski bir fenerbahçeli olan ve sarı-lacivertli takımda şampiyonluk yaşayan aydın çelik, büyük sürprizi gerçekleştiren lüleburgaz'ın starlarından biri. çelik, tarsus'u eledikten sonra dönüş yolculuğu esnasında radyodan kupa çeyrek finalistlerini dinlerken fenerbahçe'nin çıkması halinde eleyeceklerini söylediğini belirtiyor. isa'nın cezası sebebiyle libero olarak görev yapan mahmut çiçek arkakaşlarına göre maçın yıldızlarından biri. o, fenerbahçe'yi elemelerini hayatının en mutlu günü olarak tanımlıyor. mahmut'un fenerbahçe maçındaki olağanüstü performansına karşın haftasonunda oynanacak lig maçı öncesi formasını gidip kendi elleriyle isa'ya teslim etmesi, yine ahilerden aydın'ın bir başka maçta genç bir oyuncunun şans bulması için yedek kalmaya razı oluşu takımın başarısının altında yatan gerçekler. burgazlılar'ın en büyük üzüntüsü maçın televizyondan naklen yayınlanmaması ama kente dönüşte yaşanan coşku tek kelimeyle muhteşem... musa gabralı, otobüsten eve kadar omuzlarda geldiğini anlatıyor ve ekliyor: "o zamana kadar babam futbolcu olmama çok kızıyordu. ama şehirdeki coşkuyu gördükten sonra bakışı değişti". bu arada takımın kazandığı prim miktarı 25.000 liraya yükseliyor. başkan rahmi hıncal'ın geçirdiği kazadan sora bu görevi yürüten emrullah ertürk bu parayı ödemek için tüm kentten destek istiyor. yapılan yardımlarla para güç bela ödenebiliyor.
evet artık lüleburgazspor yarı finalde kupada ilk dörde kalan diğer takımlar ise galatasaray, adana demirspor ve altay. herkesin isteği yarı finalde rakibin galatasaray olması. ancak kura çekiliyor ve kırmızı-yeşilliler altay ile eşleşiyor. bu arada lüleburgaz'ın ikinci ligdeki yaşam savaşı da devam ediyor. altay maçı öncesi takım bulgaristan'a kampa gidiyor. musa gabralı, kapıkule'de saatlerce beklemelerinin ve kötü koşullarda yapılan kampın takıma büyük zarar verdiğini söylüyor. ilk maç yine lüleburgaz'da. rakipte mustafa denizli gibi bir star var. kaleci hatalarından gelen iki gol moralleri bozuyor ve kırmızı-yeşilliler 4-1 yeniliyor. artık lüleburgaz yolun sonunda. ligdeki zorlu altınordu sınavı nedeniyle rövanşa yedeklerle çıkılıyor. izmir'de de 2-0 kaybeden trakya temsilcisi kupaya veda ediyor. zaten altay da finalde galatasaray'ı geçerek kupada şampiyonluğu kazanıyor. lüleburgazspor ise ikinci ligde kalmayı başarıyor.
isa gabralı kupadaki bu serüveninin en büyük kazanımlarından birinin kentin tanınması olduğuna dikkat çekiyor. herkesin tekirdağ'ın bir ilçesi olarak bildiği lüleburgaz'ın aslen kırklareli'ne bağlı olduğu bu sayede öğreniliyor. isa gabralı kulübün bu rüzgarı arkasına alarak doğru bir yapılanmaya gidememesini ise kaçan tarihi bir fırsat olarak değerlendiriyor. nitekim lüleburgaz ertesi sene küme düşüyor. zaten bu mucize takımın kupada fırtına gibi eserken ligde zar zor tutunmasını anlamak kolay değil. eski oyuncular güçlü bir yönetimle 1979-80 sezonunda ikinci ligde şampiyonluğa ulaşabilecek kapasitede olduklarını söylüyorlar.
musa gabralı'ya bu sene kayseri erciyes'in kupa maçlarını izlerken nasıl duygulara kapıldıklarını soruyoruz. gabralı, "ben aslen beşiktaşlıyım. ama erciyes'in kazanmasını çok istedim. iki penaltılarının verilmemesi çok ayıp" diyor. aydın çelik, o dönem kente bu güzelliklere yaşatan takımda lüleburgazlılar'ın fazlalığının şimdiki yöneticiler tarafından dikkate alınması gerektiğinin altını çiziyor. dikkatimizi çeken ilginç noktalardan biri lüleburgaz'ın bu başarısına karşın futbolculardan sadece isa gabralı'nın bursaspor ile anlaşarak birinci lige gitmesi. musa gabralı iyi performansına karşın takımdan ayrıldıktan sonra tekirdağ ve kasımpaşa'da kariyerini sürdürüyor. oysa bazı büyük kulüplerin bu futbolcunun peşinde olduğu biliniyor. bu durumda da yöneticilerin oyunculara yeterince yardımcı olmamasının ve dönemin transfer yönetmeliğindeki ağır koşulların lüleburgazlılar'ın dışarı açılmasını engellediğini söylemek mümkün.
lüleburgazspor geçen sezon amatör kümede şampiyonluğu kazandı ve kulübün kuruluşunun 40. yılında 3.lig'e yükseldi. takımın kadrosunda futbolseverlerin 1860 münih, istanbulspor ve adanaspor'dan hatırlayacağı timur yanyalı da vardı. çorluspor'un küme düşmesiyle şu anda profesyonel liglerde trakya'nın tek temsilcisi konumundalar. bizim kırmızı-yeşillilerin eski yıldızlanyla buluştuğumuz gün mevcut yönetim ve şampiyonluğu kazanan oyuncular da stadyumda hazır bulundular. birlikte çekilen aile fotoğrafında iki kuşak buluştu. kulübün şimdiki başkanı mehmet karabirgül amaçlarının tıpkı 1979-80 sezonundakilerin elde ettiği gibi yıllar geçse de unutulmayacak başarılar yakalamak olduğunu söyledi. bu nedenle de altyapıya ve tesisleşmeye önem verdiklerini belirtti. hem eskilere hem yenilere bol şans dileyerek lüleburgaz'dan ayrıldık. biz yola çıktığımızda fourfourtwo sayesinde uzun zaman sonra bir araya gelen eskiler hâlâ o unutulmaz günleri konuşuyordu.
dönemin lüleburgaz kadrosu
teknik direktör sabri doğrugiden
futbolcular isa gabralı musa gabralı aydın çelik yalçın tarzan mahmut çiçek çetin öten hüseyin kırcıoğlu hüseyin deniz mehmet ersin soner emek naci tolon naci yavaş deniz kahraman mustafa yanık ali canlı memiş yıldırım oktay altay emrullah emre (hayatta değil) tayfun meriç (hayatta değil)