biri sahanın ve beşiktaş'ın en yaşlısı, diğeri sahanın ve beşiktaş'ın en genci idi. ikisi birden sahanın ve beşiktaş'ın en iyileri idiler.
siyah-beyaz takımın iki insayidi recep ve selimden bahsediyorum. her hareketleriyle hem hatasız oluyorlar, hem de futbol sanatının seyrine doyulmaz numunelerini veriyorlardı. recep daha fazla ilerilerde çalışarak iyi bir gününde olmayan b. ahmetin doldduramadığı orta hücumcu yerinde ortalığı kasıp kavuruyordu. buna mukabil selim, bir an gerilerde kendi ceza sahası içinde top çıkarırken, bir sonraki an rakip kalecinin hatalarını affetmez bir canavar oluyordu.
beşiktaş müdafaası bütün mesuliyetini müdrik ve hatasızdı. forvet ise biri (baba), diğeri (jünyor) iki dinamonun yardımı ile büyük işler başarıyordu. ahmet, mutat futbolunu oynasa. muhammer biraz daha dikkatli olsa...
ilk golde recep, aldığı bir topla sol açık yerine kaymış, birkaç kişiyi çalımlayarak çok güç pozisyonda ortasını yapmıştı. kale önünde topa yetişen orhan, pis bir yumrukla havaya dikti, nazminin soğukkanlı kafa vuruşu... bu gol recepin başarısı, fakat biraz da orhanın nazmiye hediyesi idi.
ikinci golde sol açık yerinden münirin attığı frikiki iyi takip edemiyen orhan, önü bomboş olduğu halde topu direğe vurdurdu, yetişen selim, topu göğsüne aldı ve kaleye girdi... bu golde kalecinini hatası yoksa, hiç bir kalecinin, hiç bir golde hatası olamazdı.
ceza sahası dışında yapılan bir paslaşmadan sonra muhammerin 20 pastan attığı şutu, bloke edemeyip nazmi ile selimin önüne bırakan kaleci de affedilemezdi. nazmi, kafa ile kaleye aşırıverdi.
hızlı, güzel ve seyre değer bir maç seyrettik. ama sahada üç mühim adam vardı: recep, selim ve kaleci orhan.