sönük oyunlar serisine bir yenisi eklenirken, beşiktaş, izmirspor'u net sonuçla yenmişti. şimdi sıra yıldız tablosunda idi. düşünüyor, düşünüyor, fakat (***) alabilecek tek isim bulamıyorduk.
hakikat şuydu: bu zevksiz maçı seyretmek sabrını gösteren seyirci topluluğundan başka (***) hak eden yoktu. sahada umumiyetle iyi-kötü "vazifesini yapan" futbolcular görülmüş, ancak "futbol zevki" verecek hareketler pek az olmuştu.
milli ligde bir müddet "namağlup" sıfatı taşıyan ve beyaz grup'ta söz sahibi görünen izmirspor, dünkü manzarasıyla hiç de "kuvvetli takım" intibasını vermedi. zira zaman zaman oyun temposu dağılan beşiktaş karşısında bir başka onbir çok daha tesirli davranabilirdi. işte, siyah-beyazlılar da rakiplerinin bu hafif görünüşünden aldıkları kuvvetle maçın mukadderatına hakim oldular. iki fırsatı güzel kullanmak beşiktaşa iki gol ve iki puan kazandırdı.
nazmisiz, özcansız ve kayasız değişik bir tertip kurmuş beşiktaş daha maçın başlangıcında neticeyi yakalayıverdi. coşkun'un sağdan ortaladığı topu, b. ahmet yakından sert bir şutla "gol"e çevirdi. bu anda maçın henüz 10. dakikasındaydık. bu golle 1-0 kapanan ilk devrenin varol'la seyfi'nin karşılıklı birer kurtarışından başka kayda değer hadisesi, 40. dakikada coşkun'un yerine forvete gürcan'ın alınmasıydı.
maçın ikinci yarısına izmirspor nispeten canlı başladı. nitekim daha 8. dakika dolarken de beraberlik fırsatını yakaladı. sağaçık erdoğan topu almış, sürmüş, ceza sahasına girmiş, bu anda varol da çıkışla kalesini boşaltmıştı. fakat erdoğan topu dışarı atmanın içeri göndermekten daha "zor" olduğun bu pozisyonda "zor"u başardı ve topu havadan avta yolladı. büyük tehlikeyi atlatan beşiktaş, tekrar akınlarını sıklaştırınca, oyunun ağırlık merkezi izmirspor sahasına geçti. 64. dakikada b. ahmet - metin paslaşmasının b. ahmetin soldan ortası ve metin'in şutuyla "gol"e kadar gitmesi, sonucun ifadesiydi: 2-0...
iki takım da iyi oynamış değildi. fakat beşiktaş galibiyeti hakedecek nısbette rakibinden daha üstün görünmüştü.