ilk basımı 1993 yılında olan jupp derwall'ın "türkiye anıları" kitabından;
iyi bir başlangıç yapacağımız önceden belli gibiydi. takımın çizgisi ve profili belirmiş, takım yepyeni bir çehre kazanmıştı. futbol olarak bütün rakiplerimize eşit, hatta onlardan üstün olacaktık. tek eksiğimiz, maçı öne doğru ve hücuma yönelik şekillendiren oyun kurucuların arkasını güven altına alacak genç bir oyuncuydu. cevat prekazi, mirsat, ilyas, erkan, bülent ve savaş da, geride görevlerıdirilemeyecek mükemmel hücum oyuncularıydı. ismail, ahmet, cüneyt, yusuf, raşit ve semih de gerçek savunma oyuncularıydı. aslında bu durumda, orta sahada güvenliği sağlamak için geriye her yerde oynayabilen erhan ve cüneyt kalıyordu. fakat onlara da bu görevi vermek yazık olacaktı. bunların dışında arif, uğur, adnan ve suat vardı. maç sırasında hücuma tam olarak açılabilme ve gole gitmek için gerekli olanakları hazırlama görevini üstlenebilecek başka da kimse yoktu.
parlak bir oyun sergilemek şampiyonluğu kazanmak için bir garanti değildir. deplasman maçlarında ve kötü sahalarda önemli olan aynı zamanda mücadeleci olmak, ikili mücadelelerden kaçmamak ve teke tek durumlarda kendini gösterebilmektir.
rakip bir oyuncuyu devre dışı bırakmak fizikî sağlamlıktan başka şeyler de gerektirir. ikili mücadelelerde beceri, hız, rakibe ne zaman ve nasıl müdahale edeceğini ya da etmeyeceğini bilmek de gerekir. bunların hepsi tümüyle öğrenilebilir şeylerdir. ama, doğuştan savunma uzmanı olan, boş alanda her köşeyi dolduran ve oyunun her aşamasında garantili olamayan orta saha oyuncusu taktik araçlarını içgüdüsel olarak, fazlaca düşünmeden ama tam zamanında kullanır. böylesi oyuncular o kadar ender bulunur ki, ünlü atasözünde olduğu gibi, saman yığınındaki toplu iğnedir bunlar. her tarafta oymayabilecek bir futbolcunun niteliklerine sahip, ama aynı zamanda orta saha hücum elemanlarımızı da etkin bir şekilde koruyabilecek bir genç oyuncu arayışı önceleri sonuçsuz kaldı. bütün bunlar, başarının yanı sıra seyre değer, iyi ve göz dolduran bir futbol aradığımız sırada yaşanıyordu. ama hiç beklenmedik bir anda en büyük hayallerin bile gerçekleşebildiğini ne kadar çok görmüşüzdür. o sırada bana, hakkındaki düşüncemi öğrenmek için genç bir oyuncu gönderdiler. alp yalman'm bir dostu ve aynı zamanda onun gibi yönetim kurulu üyesi olan ergun gürsoy, bu genci edirne'de görmüş ve bana göndermişti.
arkadaşım ergun bey mutlaka çok şanslı bir gününde ve tazı gibi koku aldığı bir anındaydı, çünkü bize tam da beklentilerimize cevap verecek bir oyuncu göndermişti.
bunu anında sağlamamız mümkün değildi elbette. 1. ve 2. lig arasındaki fark çok büyüktü. fakat, bu genç, aradığımız kalitedeki bir oyuncunun sahip olması gereken tüm avantajlara sahipti. aşırı uzun boylu değildi, ama enerji dolu ve dayanıklıydı. ayrıca, futbolcu olarak da ortalamanın üzerinde niteliklere sahipti. bunu, ikili mücadelelerdeki akılcı taktiklerinde ve tutumunda, hareketliliğinde, rakibi karşısındaki esnek, seri ve anî hücumlarında görmek mümkündü. edirne'den ayrılarak daha üstün bir futbol düzeyine adım atma cesaretini göstermek istiyordu. bunu başaracağına dair her hangi bir kuşkum yoktu.
muhammed oyun tarzına bakılırsa bir alman oyuncu da olabilirdi. futbolu rahat bir tarzda oynuyor ve işleri karıştırmadan doğru olanı yapmasını biliyordu. rakip oyuncuyu durdurmak, onunla mücadeleye girmek ve topu kapıp götürmek bizim takım için tamamen yeni bir şeydi. muhammed bu takıma ait bir elemandı; bizimle becerilerini geliştirecek ve iyileştirecek oyun stili açısından yardımcı olacak ve yeni fikirler için ilham verecekti.
uyum sağlamak, saygınlık kazanmak ve bizim daha hızlı olan oyun stilimizi tanımak için zamana ihtiyacı olduğunu biliyordum. ama bunları başaracaktı; bundan emindim. çok yakında bizim için değerli ve önemli bir oyuncu olacaktı.
birkaç hafta sonra onu yakında takımda ve sonra da millî takımda göreceğimize inandığımı ergun gürsoy'a açtığımda, karşılığında acıma dolu ve düşünceli bir gülümseme gördüm. fakat ben yakında yüreğinin rahatlayacağını biliyordum ve bu da hakkıydı; çünkü, bir kerelik büyük bir şans yakalamıştı.