beşiktaş - ankaragücü takımları el birliğiyle "uyuttukları" maçı sadece 5 dakika için yerinden kımıldatabildiler.
bu teşebbüs de oyunun sonuna tesadüf etti. can sıkıcı bir 85 dakika geçiren seyircinin nihayet oyuna kendilerini veren futbolcuların birbirini takip eden maksadlı hareketlerinden hoşlandığı muhakkaktı. ama, bu geçici zevk faslı, oyun bittikten sonra "bu da futbol ise..." kanatını mağlup edemedi.
evet, ne olduysa son 5 dakikada oldu demiştik, 85 inci dakikada kaya'nın gollük bir şütünü ankaragücü kalesi direkleri durdurdu. fakat bombardıman devam ediyordu. kale önünde arka arkaya balyoz gibi üç şüt yiyen top kah kaleci orhan'ın sırtına, kah sarı-lacivertli futbolcuların ayaklarına çarptı ve içeri girmedi. sonra ankaragücü son barutunu kullandı. hem de geçirdiği tehlikeden bir dakika sonra. hüsamettin sağdan götürdüğü topu ceza sahası üzerinden beşiktaş kalesine doldurdu. top gitti, direğe çarptı. şimdi beşiktaş kalesi önünde bir panayır vardı. şüt atılıyor, kafa vuruşları yapılıyor, yücel altı pastan gol kaçırıyordu.
işte dünkü milli lig maçının kağıt üzerine düşecek hadiseleri bunlardı. bu hareketli kısa devre içinde iki taraftan birine şans yaver olsaydı, doğrusu golü yiyecek takıma seyirci de acıyacaktı. çünkü oyun -direklerle buluşan toplar da dahil- tam bir beraberlik havası altında cereyan etti.
bir insaydını geride kullanarak müdafaada tutunmaya çalışan ankaragücü oynadığı futbolun karşılığını aldı sayılır. istenen beraberlik olduğu için...
beşiktaş oyun devamınca bastırıyor intibasını vermesine rağmen bu bastırıştan iki puanı alacak yeterlikte değildi. yıldız baremine sadece ismini koyduğumuz büyük ahmet ilk devre sonuna kadar arkadaşlarına pas tevzi etmeye uğraştı ve oyuna devam edemeyeceğini hissederek yerini coşkun'a bıraktı.
netice olarak, kupa takımı unvanına sahip beşiktaş dün kendi bölgesinde de bir puan kaybederek milli ligdeki iddiasından hayli uzaklarda kaldı.