maç, ha bitti, ha bitecek... vaziyet 2-2 berabere... seyircilerden çoğu yerlerini terketmek için ayaklanmış, hatta kapılara yollanmışlar bile... kronometrenin ibresi nerede ise 90 ıncı dakikayı göğüsleyecek. parmağım durdurucuya bakmak üzere hazır...
bu arada beşiktaş bir korner kazanıyor. ortaya süzülen topu takip ederken, kulaklarımız da hakemin bitiriş düdüğünü kolluyor. sanki zamanla talih yarışıyorlar gibi. özcan, topu kafa ile k. ahmet'in ayaklarının dibine düşüyor. ahmet sol iç yerinde önünde zıplayan topu sapandan fırlayan bir taş gibi hacettepe kalesinin tam üst köşesinden ağlara yolluyor ve hakem de bitiriş düdüğünü üflüyor...
maçın akışı
oyun karşılıklı akınlarla başlamıştı. fakat öyle topun üst üste aynı formayı giymiş dört beş oyuncunun ayaklarında dolaşıp ilerlediği muntazam akınlar değildi bu akınlar... müdafilerin, hafların uzatılan vuruşları peşinden koşan forvetlerin karşılıklı hücumlarıydı demek en doğrusu olacak. topu kovalayan bir açıksa, top ortalanıyor. üç ortadan biri ise ya birkaç çalım denemesi, ya da bir şut tecrübesi seyrediyorduk. işte dördüncü dakikada küçük oktay'ın ortaladığı topu atilla pek serbestken kalecinin kucağına yoluuyor. 11 inci dakikada muharrem'in santra çizgisi üzerinden ileri uzattığı topa nazmi kaleciden evvel davranıp vuramıyor. 14 üncü dakikada cahit'in solaçık yerinden yaptığu ortada k. oktay pek serbestken topu stop edemiyor. 22 nci dakikada hacettepe'nin attığı ilk gole kadar seyircileri yerlerinden kımıldatan, haydi daha heyecanlıları düşünerek fırlatan da diyelim. yegane hareketlerdi bütün bunlar. golün hemen akabinde 23 üncü dakikada tatsız gider gibi görünen maç, birden renkleniverdi. nazmi'nin fevkalade bir şutu direkten dönerken b. ahmet'in nefis röveşatasını da kaleci kurtarıyor. 26 ncı dakikada ise timuçin, necmi ile karşı karşıya iken topu onun kucağına teslim ediyor.
tehlikeli plan
kaya, santrfor oynamasına rağmen daima kendi haf hattına yaklaşıp saf alıyor ve gerilerden arkadaşlarına paslar dağıtıyordu. hacettepe santrhafı ilhan, bu vaziyet karşısında artık benim tutacak adamım yok diyerek huzur içinde gibiydi. halbuki hiç geriye gelmiyen sağiç nazmi, hücumları destekliyen rakip sol hafının markajından da uzak fırsat kollayıp duruyordu. bu akıllı davranış sayesinde beşiktaş 27 ve 32 nci dakikalarda nazmi'nin ayaklarından üst üste iki gol kazanıverdi. bu arada nazmi'nin parlak günlerinde alınmış esli bir filmi seyrediyor gibiydik. ve nazmi eski nazmi oluyor diyerek de sevç içindeydik. hacettepeliler ancak 38 inci dakikada bu tehlikeli planı kavrayıp sağbek abdullah'ı santrhafa ve ilhanı da sağ beke alarak tedbir düşünebildiler. 69 uncu dakikada k. oktay'ın zor bir vaziyette attığı şutu necmi ancak yumruklayabildi.
netice
13 gün evvel istanbulda daha ilk ziyaretlerinde sevilen bir misafir gibi ayrılan hacettepeliler bu sefer de mağlup olmalarına rağmen sportmen ve sevimli idiler. zaman zaman da iyi futbolu benimsemek arzularını gösterdiler. ismet, cahit, tayyar, k. oktay, kazım, b. oktay ve sami vazifelerini hakkıyla yaptılar. beşiktaş'ta ise muhakkak geçen sönük haftalra nazaran belli bir kımıldanış vardı. kamil, münir, özcan, faik ve bilhassa nazmi bu kımıldanışta rol sahibi idiler. yıldız bareminde hakkını sual işareti ile değerlendirdiğimiz b. ahmet, sahada silik kalmasına rağmen, ağır bir hastalığı henüz atlatıp, forması için sahaya çıkıp sırf koşmasiyle bile mantığımızın değilse bile, kalplerimizin dört yıldızını rahatça alabilir.