maçtan önce istanbuldan gelen iki taraftarımızı tren garında karşılayarak stada yollandık. bu arada gişelerin önünden geçerken nasıl olsa birazdan kalmaz diye beş tane de bilet almayı ihmal etmedik. çünkü içerisi yarı yarıya boşken bile gişede bilet kalmayan dünyanın tek stadı sanırım bizimki.
derken kapıların önünde gelecek diğer arkadaşları beklemeye başladık. istanbul ekibinin diğer iki ayağı da geldikten sonra girdik içeriye.
içeride oldukça güzel bir ortam vardı. maraton'un yaklaşık üçte ikisi doluydu. bize ayrılan kapalı tribün de öyle. fakat gerek radyoda gerekse de akşam televizyonda 3000 kişi olduğumuzdan bahsedildi.
maç sırasında bir yandan diğer maçları dinlemek için kulağıma radyoyu taktığımdan maçtaki tezauratlara çok da eşlik edemedim .fakat kayserinin gollerini canlı dinleme ve kendi gollerimizden önce onlara sevinme şansı buldum.
maçtan sonraki eğlence aslında çok daha güzeldi. bu sene zaten her maç sonrası ya sevincimizden, çokça da üzüntümüzden vurduk alkolün dibine. neyse sene bitiyor. yazın dinlenme iyi gelecek bünyeye. bu kadar stresi kaldırmak zor.