oldukça soğuk bir ankara gecesinde titreyerek tribündeki yerlerimizi alırken hepimizin ortak düşüncesi, bu maçı ne yapıp ne edip kazanmamız gerektiğiydi. çünkü hem, konyaspor düşmeme mücadelesi verdiğimiz en önemli rakiplerimizden biriydi, hem de sonraki haftalarda fikstürümüz zorlaşmaya başlayacaktı.
özat, karabük maçına göre khalili yerine sessegnon ve zeki yavru yerine de jailton'u ilk 11'de sahaya sürmüştü.
maçın ilk 11 kadrosunda yeni transfer stephane sessegnon’un olması açıkçası şaşırtıcıydı fakat karşılaşma başladığında sahada olduğu için çok sevinecektik.
maçın başında her iki takımın da bir an önce gol atmak için çabaladığını gördük. beninli karşılaşmanın ilk dakikalarında birkaç dripling denemesi yaptıktan sonra, konya defansı çoklu markaj uyguladığından olacak, biraz daha geride durup top dağıtmaya ve ara koşular yapmaya başladı.
dakikalar ilerledikçe gençlerbirliği daha çok savunmayı düşünmeye başlıyordu. bu dakikalarda gol bulmak adına ya soldan aydın top çıkartmaya çalışıyor, ya da jailton’a sürekli top şişiriliyordu. fakat aydın’a yapılan toplu baskılar ya da jailton’un fiziksel olarak rakip defans oyuncularına karşı etkisizliği nedeniyle net bir pozisyona girilemiyordu. tipik bir orta saha mücadelesi izlerken alkaraların sağ kanadından yapılan ortada, ahmet’in eline çarpan top yeşil-beyazlıların öne geçmesini sağladı.
ikinci yarıya özat, aydın yerine bir başka yeni transfer deniz yılmaz ve oldukça kötü oynayan diallo yerine de khalili’yi sahaya sürdü. hemen ilk dakikada soldan yapılan ortada skuletic’in göğsüyle topu sessegnon’un önüne indirmesi ve onun da yaptığı vuruşun rakibe çarparak ağlara gidişi hepimizi çılgına çevirdi. ama sevincimiz ancak 7 dakika sürdü çünkü topsuz alanda skuletic’in rakip savunma oyuncusu ile yaşadığı itiş-tekme olayı ile takım sahada 10 kişi kalıyordu.
“buraya kadarmış” diye düşünmeye başlasak da, eksik oynamak takımı daha da ateşledi. oyuncular gol için daha fazla ve organize yüklenmeye başladılar. elbette bunda sessegnon ve deniz’in katkısı çok önemliydi. bir de buna geldiği günden bu yana “savunma yönlü orta saha olarak oynamalı” dediğimiz khalili’nin ilk kez o mevkide oynayıp takıma yüzde yüz katkı sağlaması ve tüm savunma oyuncularının konsantre oyunlarıyla birlikte 66’da, sessegnon, ilk yarıda yaptığı gibi nefis bir ortayla daha imzasını attı, alper de güzel ortaya kafasını kondurarak, gençlerirliği’nin sahada eksik olmasına rağmen skorboardda sayıca fazla olmasını sağladı.
geri kalan dakikalarda uzun bir aradan sonra sahalara dönen claro’nun da etkisiyle alkaralar, takım olarak oldukça başarılı bir savunma yapıp rakibine pozisyon vermeden 3 puanı almayı başardılar.
konya maçında futbolu bilen bir oyuncunun bile takımın kaderini nasıl etkilediğine şahit olduk.
sezon başında yapılan transferlerin hiçbiri bırakın taraftarı umutlandırmayı tam tersine umutsuzluğa itmişti. bir de buna yapılan transferlere ödenen fiyatların yüksekliği konuşulmaya başlanınca, umutsuzluğa gelecek kaygısı da eklenmişti. fakat devre arasında alınan 3 oyuncu, her şey bir yana kumaşları sağlam olduğu için, düşmeme yolunda bir umut ışığı doğurdu.
bu yüzden defalarca “takımı ben kurdum” diyen ümit özat ve murat cavcav’a, neden devre arasında olduğu gibi, sezon başında da futbolu bilen oyuncular almadıklarını ve taraftara neden düşme korkusu içinde bir sezon yaşattıklarını sormak gerekiyor.
son söz: düşeriz-kalırız o ayrı mesele ama sezon sonunda, 2007’den bu yana süre gelen ve bu sezon iyice ayyuka çıkan transfer rezilliğinin aktörlerinden hesap sorulmazsa, bu kulübü yöneten herkes bu pisliğe bulaşmış olacak ve bu taraftar asla ve asla bu pisliği unutmayacak! bundan emin olabilirsiniz!