unutamadığım gol tarih 29. mayıs. 1978, yer istanbul inönü stadı fenerbahçe 30 maçlık lig maratonu sonrasında trabzonspor'un bir puan önünde lig şampiyonu olmuştu. maç öncesi taraftarlar 52 bin kapasiteli stadı tıklım tıklım doldurmuştu. şampiyonluk sloganları atılıyor, şampiyonluk piyangosuna konan 10 otomobil, forma giymiş mankenler stat turu atıyor, muhteşem tören büyük coşku ile devam ediyordu. hürriyet yazarı eşfak aykaç hürriyet kupasını maç öncesi vermiş, futbolcular kupayı öperek bu kupayla stadı turlamışlardı. tam bir gövde gösterisi olan kutlamanın galibiyetle sonlanması bekleniyordu. maç başladı fenerbahçe takımı ilk yarıda beklenen oyunu ortaya koyamamış, üç gol pozisyonunu fener defansı çizgiden çıkarmıştı. seyircinin neşesi kaçmıştı. bu nedenle ikinci yarı sabırsız ve sinirli seyircinin gergin tezarühatları ile başladı gol bekliyorlardı. tüm spor foto muhabirleri şampiyonun atacağı golü fotoğraflamak üzere şenol güneş'in koruduğu yani gazhane tarafındaki kale arkasına üzüm salkımı misali tek vücut yığılmışlardı. böylesi maçlarda foto muhabirlerinin büyük bölümü şampiyon takımın atacağı gölün sayfada 10 sütün yer alacağını bildiği için, en iyi gol resmini çekme çabası içinde olduğu kadar, rakip arkadaşının çekmesine de bir o kadar engel olma telaşı içindeydiler. yaklaşık 30 foto muhabiri her akında birbirlerine "çök, otur, önüme geçme, kolunu, başını çek" diyerek itişiyor, akın geçince sakinleşiyorlardı. ben de fenerbahçe'nin atacağı gölü çekmek istiyordum, maçı fotoğraf makinemin içinden dikkatle takip ediyordum. gazetede o yıllarda 18.00-02.00'ye dek tek çalıştığım için gündüz maçlarına zevk için gidiyordum. bu arada aynı gazetede çalıştığım foto muhabiri arkadaşlarım benim orada bulunmamdan tedirgin olduklarından, benim karşı kaleye yani ev sahibi takımın fenerbahçe kalesi arkasına ısrarla gitmemi istediler. bu çok zordu, statta en az 45 bin fenerbahçe seyircisi vardı ve hiçbir fenerli yenilecek golün fotoğrafını gazetede görmek istemezdi. çünkü bu gol ertesi gün kahvede, okulda, iş yerinde, ofiste, evde gazetede karşılarına çıkacaktı. ağır adımlarla deniz tarafına bakan kaleye omzumda çantamla zoraki, tedirgin, çekinerek gittim.
fener kalesinde kaleci ivançeviç vardı, bir de arkasında ben. makinemi çıkarıp fotoğraf çekmeye başlasam tribününün "i… foto" diye bağıracağını tahmin ettiğim için hareketsiz duruyordum 60. dakika sıfır sıfır geçilmişti.
gol sanki bana girdi ilk yarı üç mutlak gol kurtaran fenerbahçe defansı ve kalecisi ivançeviç heyecanlanmaya başlamıştı, geriye dönüp "kaç dakka vaaar" diye soruyordu. fenerbahçe rakibe yüklendikçe yükleniyor, neredeyse oyuncuların tamamı yarı sahayı geçmişti. işte tam böyle bir anda, daha sonraları galatasaray takımına transfer olan "çaycı ahmet" lakaplı trabzonsporlu ahmet, bir top kaptı, fenerli onur'u, cem'i peşine takıp hızla kaleye gelmeye başladı kimse yok. ivançeviç kalesini terk edip ileri çıkmaya başlamıştı ki yanından yuvarladı. 52 bin çift göz 18 içine odaklanmıştı, golün gelişi görünüyordu, ağların arkasında olsam da kelenin, neredeyse kale içinde bir ben vardım, makinemi çantamdan çıkardım, bir kare çektim hemen çantama koydum. golü sanki ben yemiştim. kalecinin ne durumunu o an çok derin yaşadım, kendimi suçlu gibi hissettim. top geldi, bir metre önümde balık gibi ağda kaldı. stat buz kesti, çıt çıkmıyordu, öfke diz boyu, seyirci faturayı kesecek suçlu adam arıyor, tam anlamıyla şok yaşanıyordu. kale arkasında daha fazla durmanın hiçbir anlamı, mümkünatı yoktu. seyircide ki şaşkınlık geçmeden saniyeler içinde hemen kale arkasından uzaklaştım, korner köşesini hızla dönüp stattan koşarak ayrıldım. aracıma atladığım gibi dolmabahçe'den cağaloğlu hürriyet gazete binasına gidip filmi yıkatıp, karta bastırdım. maç 0-1 skorla bitip, arkadaşlar gazeteye geldiğinde, maçın tek gol fotoğrafı sadece bendeydi ve benim fotoğrafta spor servisi şefi rıdvan yelekçi'nin elinde spor sayfasında ki yerini almıştı. hilmi ok'un bitiş düdüğü ile maçta olaylar çıkmış, polis tuna ve cem'i polis coplamış, takım federasyonun şampiyonluk kupasını alamadan soyunma odasına gitmiş, başkan faruk ılgaz çok üzülmüş, polislerin koruduğu kupayı, fenerbahçe 2. başkanı yüksel günay almıştı. ertesi gün gazeteler fener mutsuz şampiyon başlığı atmıştı. buna benzer tanık olduğum daha birçok anı var