bu maçla birlikte fenerbahçe ligi şampiyon bitirirken teknik direktörü yugoslav toma kaleperovic 2 ayrı takımla şampiyonluğa ulaşan ilk teknik direktör oldu. yugoslav antrenörlerden tomislav kaleperoviç, 1968-69 sezonunda galatasaray'ın, 1977-78 sezonunda da fenerbahçe'nin başında teknik adam olarak lig şampiyonluğu yaşadı. diğer teknik direktörler yugoslav branko stankoviç ; 1982-83 sezonunda fenerbahçe, 1985-86 sezonunda da beşiktaş ile mutlu sona ulaştı. listedeki tek türk olan mustafa denizli 1986-87 de galatasaray,2000-01 sezonunda da fenerbahçe ile şampiyonluğa ulaşmıştır rumen teknik adam mircea lucescu da 2001-02'de galatasaray, 2002-03'de beşiktaş ile şampiyonluk sevinci yaşadı. alman teknik adam christoph daum, 1994-95 sezonunda beşiktaş ile yaşadığı şampiyonluğa, 2003-04 ve 2004-05 sezonlarında fenerbahçe ile ulaşarak, adını türk futbol tarihine yazdırdı.
fb bir sezon şampiyonluğu garantilemiş, kupa şeref tribünü önünde masa üstünde duruyor, maç bitiminde alacaklar. trabzonspor ile oynuyorlar. tüm foto muhabirleri trabzon kalesi arkasındalar, inanılmaz kalabalık ben ters kalede fb'li kaleci ivanceviç' in arkasındayım maç 0-0 ivan sordu kaç dakika var. beş dakika var demeye kalmadı, sonraları galatasaray'a transfer olan çaycı lakaplı ahmet, fb defansının ileri çıkmasından istifade edip, kalesini boşaltıp ceza yayı dışına çıkan ivan'ın yanından topu 30m yuvarladı kalenin önünde ve arkasında benden başka kimse yok. gol nerede ise bana girdi. çektim fotoğrafı, maç 0-1 bitti. arbede yaşandı, fb' liler şampiyon olduklarına sevinemediler mağlubiyetin acısıyla kupayı bile alamadılar. seyirci kızgın soyunma tüneline girerken cemil'in kafasına transtörlü el radyosu atıldı. tünelin ağzına birde tek ayakkabı düştü. sahibi eve nasıl gitmiştir merak etmiştim .
1977-1978 sezonunda trabzonspor, fenerbahçe'nin bir puan gerisinde kalarak şampiyonluğu kaçırmasa, 6 sezon üst üste şampiyon olarak erişilmesi çok güç bir rekor kıracaktı.
"kalemizde ivançeviç var / geri dörtlü çelikten duvar / orta saha hepsi canavar / ileride cemil, engin var!" fenerbahçe'nin 1977-1978 sezonundaki şampiyonluğu en çok bu şarkıyla kutlamıştır.
ilk basımı 1997 yılında olan bülent gürkan ve m. sait orhan'ın "trabzonspor efsanesi" kitabından;
trabzonspor'un adana'daki kupa işleminden 3 gün önce, istanbul inönü stadı'nda, fenerbahçe de 1-1'lik boluspor maçını oynayarak lig şampiyonluğu operasyonu gerçekleştirmişti. evet, fenerbahçe, trabzonspor'un 2 yıldır karadeniz sahillerine taşıdığı şampiyonluk kupasını nihayet kelepçeleyip istanbul'da korumaya almayı başarmıştı, ama henüz son nokta konmamıştı. lig maratonunda 30. haftaya sıkışan dev bir maç vardı: fenerbahçe-trabzonspor. hilmi ok, atilla asal, cengiz demirpençe hakem üçlüsünün yönettiği ve 30 bini aşkın seyircinin izlediği inönü stadı'ndaki maçı, kupa şampiyonu ünvanlı trabzonspor, şenol, turgay, necati, kadir, cemil, yaşar, m. ekşi, serdar, orhan, cengiz, ahmet onbiriyle çıkarken, lig şampiyonu apoletini gururla taşıyan fenerbahçe ise, üvançeviç, onur (aydın) cem, coşkun, yenal , önder, antiç, engin, tuna, cemil, şevki kurgusuyla sahaya yayılıyordu.
tur fener'e zehir oldu
ancak, hilmi ok'un başlama düdüğü çalmasından önce sarı-lacivertliler çok önemli bir işi yapmayı ihmal etmiyordu. aslında maç sonunda atılması gereken şampiyonluk turunu, sembolik de olsa karşılaşma başlamadan atan sarı-lacivertliler sanki birazdan yaşayacakları tatsız geleceği duyumsuyor gibiydiler. aslında puan bağlamında hiç bir önemi olmayan maç, inanılmaz bir havada oynanıyordu. trabzonspor öyle bir saldırıyordu ki, sanki 30 haftanın tüm hırsını bu maça saklamış, fenerbahçe kalesine doğru dalga dalga yükleniyordu. ve nihayet beklenen oldu, kronometre 61. dakikada zamanı tüketirken ahmet soldan taşıdığı topu ivançeviç'in altından fenerbahçe fileleriyle buluştururken, o ana kadar fenerbahçe'nin şampiyonluk şarkılarını söyleyen inönü tribünleri bir anda derin bir sessizliğe gömüldü. son yarım saatte şampiyon ekibin çabaları sonucu değiştirme yönünde fayda vermeyince, inönü stadı şölen yerinden, matem alanına dönüştü.
roller değişti
kupa, sahada ortalık yerde bekliyor ve hiçbir kimse onu alacak cesareti gösteremiyordu. çünkü tüm tribünler trabzonspor'a 1-0 yenilmiş olmalarından ötürü şampiyonluğa küsmüş, hep bir ağızdan tempo tutuyordu: alma!.. alma!...
ama sarı-lacivertli taraftarların bu öfke çığlıklarına kulak asmayan fenerbahçe genel sekreteri yüksel günay, kupayı kaptığı gibi inönü stadı'nın tünelinden şampiyon takımın soyunma odasına götürüyordu. derin bir sessizliğin hakim olduğu ve kimsenin ağzını bıçak açmadığı mutsuz luk yüklü soyunma odasında, yönetici günay, tüm soğukkanlığını kullanarak "beyler biz bu kupayı hakettik, çünkü lig 30 haftadır" söylemiyle durumu kurtarmaya çalışırken şampiyonluğu kaybeden trabzonspor soyunma odası ise bayram yeri gibiydi.
ahmet suat özyazıcı'nın askerleri, şampiyonluğu vermişlerdi ama, trabzonspor'un onurunu şampiyonu kendi evinde, şampiyonluk galasında devirerek yüceltmişlerdi. işte bu çelişkinin yaşandığı anlarda, gazetecilerle yüzyüze gelen özyazıcı, "fenerbahçe bu dersimizi herhalde kolay unutmaz!.." diyordu.
trabzonspor'un teknik patronu, fenerbahçe'nın turu maç sonuna saklamasının kendilerinin hayrına olduğunun da altını çizmiş ve "sahi kim akıl etti onlara maçtan önce tur attırmayı?" sorusuyla da ilginç bir gönderme yapmıştı.
ilk basımı 1997 yılında olan bülent gürkan ve m. sait orhan'ın "trabzonspor efsanesi" kitabından;
trabzonspor ikinci sırada
tartışmasız bir gerçekti. tarih 1977-78 sezonunda türkiye ligi şampiyonu olarak fenerbahçe'yi yazıyordu. ama, o gün, orada olanlar, şampiyonluğu fenerbahçe'ye zehir etmişti. maç öncesi iki takım futbolcularını karma verdikleri pozda, dostluk mesajları vardı, ama sahada katılan oluk oluk ter de vardı ve bu ter, futbolun namusu, forma aşkının en anlamlı ifadesiydi.
fenerbahçe lig, trabzonspor kupa şampiyonuydu. ama, sarı-lacivertiler asla bir daha böylesi bir şampiyonluk günü dilemeyeceklerdi.
1977-78 sezonunda trabzonspor'un gol ayakları genç cengiz ve ali kemal olmuştu. cengiz 10 gole imzasını atarken, alınan puanlarda büyük kütkısı olan ali kemal'in de 9 golde mührü vardı. ahmet'in 5 gol attığı sezonda, serdar, m. ekşi, orhan fer gol üretmiş, kadir 3, cemil 2 ve turgay 1 gollük katkılarda bulunmuştu.
fenerbahçe şampiyon olduğu 1977-78 sezonunda trabzonspor'la yapılacak son maça şampiyonluğu garantilemiş bir biçimde çıkar. maötan önce taraftarlar selamlanır. maç başlar, serdar bali ve necati özcağlayan fenerbahçe defasnını darmadağın eder. ahmet ceylan'ın golüyle trabzonspor maçı 1-0 kazanır. maç sonrası yapılması planlanan tur iptal edilir, engin verel, tuna güneysu ve cemil turan polisle kavga edince cop yer. takım soyunma odasına gidince kupayı almak da yönetici yüksel günay'a düşer...
unutamadığım gol tarih 29. mayıs. 1978, yer istanbul inönü stadı fenerbahçe 30 maçlık lig maratonu sonrasında trabzonspor'un bir puan önünde lig şampiyonu olmuştu. maç öncesi taraftarlar 52 bin kapasiteli stadı tıklım tıklım doldurmuştu. şampiyonluk sloganları atılıyor, şampiyonluk piyangosuna konan 10 otomobil, forma giymiş mankenler stat turu atıyor, muhteşem tören büyük coşku ile devam ediyordu. hürriyet yazarı eşfak aykaç hürriyet kupasını maç öncesi vermiş, futbolcular kupayı öperek bu kupayla stadı turlamışlardı. tam bir gövde gösterisi olan kutlamanın galibiyetle sonlanması bekleniyordu. maç başladı fenerbahçe takımı ilk yarıda beklenen oyunu ortaya koyamamış, üç gol pozisyonunu fener defansı çizgiden çıkarmıştı. seyircinin neşesi kaçmıştı. bu nedenle ikinci yarı sabırsız ve sinirli seyircinin gergin tezarühatları ile başladı gol bekliyorlardı. tüm spor foto muhabirleri şampiyonun atacağı golü fotoğraflamak üzere şenol güneş'in koruduğu yani gazhane tarafındaki kale arkasına üzüm salkımı misali tek vücut yığılmışlardı. böylesi maçlarda foto muhabirlerinin büyük bölümü şampiyon takımın atacağı gölün sayfada 10 sütün yer alacağını bildiği için, en iyi gol resmini çekme çabası içinde olduğu kadar, rakip arkadaşının çekmesine de bir o kadar engel olma telaşı içindeydiler. yaklaşık 30 foto muhabiri her akında birbirlerine "çök, otur, önüme geçme, kolunu, başını çek" diyerek itişiyor, akın geçince sakinleşiyorlardı. ben de fenerbahçe'nin atacağı gölü çekmek istiyordum, maçı fotoğraf makinemin içinden dikkatle takip ediyordum. gazetede o yıllarda 18.00-02.00'ye dek tek çalıştığım için gündüz maçlarına zevk için gidiyordum. bu arada aynı gazetede çalıştığım foto muhabiri arkadaşlarım benim orada bulunmamdan tedirgin olduklarından, benim karşı kaleye yani ev sahibi takımın fenerbahçe kalesi arkasına ısrarla gitmemi istediler. bu çok zordu, statta en az 45 bin fenerbahçe seyircisi vardı ve hiçbir fenerli yenilecek golün fotoğrafını gazetede görmek istemezdi. çünkü bu gol ertesi gün kahvede, okulda, iş yerinde, ofiste, evde gazetede karşılarına çıkacaktı. ağır adımlarla deniz tarafına bakan kaleye omzumda çantamla zoraki, tedirgin, çekinerek gittim.
fener kalesinde kaleci ivançeviç vardı, bir de arkasında ben. makinemi çıkarıp fotoğraf çekmeye başlasam tribününün "i… foto" diye bağıracağını tahmin ettiğim için hareketsiz duruyordum 60. dakika sıfır sıfır geçilmişti.
gol sanki bana girdi ilk yarı üç mutlak gol kurtaran fenerbahçe defansı ve kalecisi ivançeviç heyecanlanmaya başlamıştı, geriye dönüp "kaç dakka vaaar" diye soruyordu. fenerbahçe rakibe yüklendikçe yükleniyor, neredeyse oyuncuların tamamı yarı sahayı geçmişti. işte tam böyle bir anda, daha sonraları galatasaray takımına transfer olan "çaycı ahmet" lakaplı trabzonsporlu ahmet, bir top kaptı, fenerli onur'u, cem'i peşine takıp hızla kaleye gelmeye başladı kimse yok. ivançeviç kalesini terk edip ileri çıkmaya başlamıştı ki yanından yuvarladı. 52 bin çift göz 18 içine odaklanmıştı, golün gelişi görünüyordu, ağların arkasında olsam da kelenin, neredeyse kale içinde bir ben vardım, makinemi çantamdan çıkardım, bir kare çektim hemen çantama koydum. golü sanki ben yemiştim. kalecinin ne durumunu o an çok derin yaşadım, kendimi suçlu gibi hissettim. top geldi, bir metre önümde balık gibi ağda kaldı. stat buz kesti, çıt çıkmıyordu, öfke diz boyu, seyirci faturayı kesecek suçlu adam arıyor, tam anlamıyla şok yaşanıyordu. kale arkasında daha fazla durmanın hiçbir anlamı, mümkünatı yoktu. seyircide ki şaşkınlık geçmeden saniyeler içinde hemen kale arkasından uzaklaştım, korner köşesini hızla dönüp stattan koşarak ayrıldım. aracıma atladığım gibi dolmabahçe'den cağaloğlu hürriyet gazete binasına gidip filmi yıkatıp, karta bastırdım. maç 0-1 skorla bitip, arkadaşlar gazeteye geldiğinde, maçın tek gol fotoğrafı sadece bendeydi ve benim fotoğrafta spor servisi şefi rıdvan yelekçi'nin elinde spor sayfasında ki yerini almıştı. hilmi ok'un bitiş düdüğü ile maçta olaylar çıkmış, polis tuna ve cem'i polis coplamış, takım federasyonun şampiyonluk kupasını alamadan soyunma odasına gitmiş, başkan faruk ılgaz çok üzülmüş, polislerin koruduğu kupayı, fenerbahçe 2. başkanı yüksel günay almıştı. ertesi gün gazeteler fener mutsuz şampiyon başlığı atmıştı. buna benzer tanık olduğum daha birçok anı var