mehmet yüce'nin, "romantik yürekler: futbol tarihimizin yeni devreleri: 1952-1992, türkiye futbol tarihi - üçüncü cilt" kitabından;
tanıl bora anlatıyor:
“ankaragücü’nün en fiyakalı zamanı... 1981’de, ilk -ve şimdiye kadar son-kez 2. ligden bir takım olarak türkiye kupası’nı kazanmış. 12 eylül darbesini yöneten millî güvenlik konseyi’nin başkanı kenan evren’in himmetiyle ve özel olarak çıkarılan bir ‘türkiye kupası’nı kazanan takım hangi kümede olursa olsun ertesi sezon 1. lig’de oynar’ kanunuyla, 1. lig’e taşınmış.
o sıralar sbf öğrencisiyim. maradona sadıklı, hurubeş mehmetli, bonhof nazmili o takım, elbette göz alıcı. fakat benim gözümde, 12 eylül rejiminin günahlarının bir simgesi... ‘kenan paşa’ hamdüsenalarını tribün dolusu çoğaltan bir güç kaynağı... ısınmam mümkün değil.
‘o esnada’, ankara’nın bir başka köklü takımı 1. lig kapısını zorluyor. o zamana kadar sadece adını bildiğim gençlerbirliği. renkleri (kırmızı siyah), kadimliği ve isminin farklılığı hoşuma gidiyor (bir mahal adı değil, naif bir 19. yüzyıl havası taşıyor). ama asıl, ankara futbol sahnesinde anti-ankaragücü bir varlık olarak çekiyor ilgimi.
1983-84 sezonunun ilk haftası. gençlerbirliği 13 yıl aradan sonra döndüğü 1. lig’de ilk maçını ankaragücü’yle oynayacak! 1. lig’de en son 1970 şu-batı’nda karşılaşmışlar (0-0). 1980 ve 1981’de 2. lig’de oynadıkları iki maçı da ankaragücü kazanmış. daha önce sadece televizyondaki kısacık spor özetlerinde siyah beyaz gördüğüm şu gençlerbirliği’ni bir izlemeye karar verdim.
21 ağustos 1984 günü, ankara’nın kuru sıcağında ikindiye doğruydu maç. erken gittiğimi zannettim ama zor girdim. stat hıncahınç doluydu. gençlerbirliği taraftarları kendilerine ayrılan gençlik parkı tarafındaki kale arkasını, ankaragüçlüler de stadın geri kalanını tastamam doldurmuşlardı. aşağılara doğru, kaleyi sol çaprazdan gören bir yer buldum.
ankaragücü’nün fiyakası sürüyordu: geçen sezonu 5. bitirmişti, başlayan sezonda da 4. olacaktı. üstünlüğünü sahada da gösterdi zaten, hemencecik, karşı saatli tarafındaki kaleyi koruyan gençlerbirliği’ni ablukaya aldılar. gençlerbirliği, nâdiren çıkabiliyor. işte o çıkışlardan birinde, dakika 36, önümüzdeki ankaragücü kalesinin altıpasının soluna doğru bir top indirdiler, santrfor vehbi oradaydı. ‘tilki’ lakaplı vehbi günay, gençlerbirliği’nde bildiğim tek oyuncu zaten. o sıralar 30 yaşında, dönemin alışkanlıklarına göre yaşlı sayılır, saçı dökülmüş, bir tatlı göbek peydahlamış, tam fırsatçı golcü karikatürü olmuş. o karikatürün icabını yaptı vehbi, tok bir vuruşla topu tavana çaktı. gol! acayip sevindim, ‘gözlemci’ havasından çıktım, ben de bağırmaya başladım ‘gençler-gençler’ diye!
...devamında, gençlerbirliği artık nâdiren bile çıkamadı hatırladığım kadarıyla. ikinci yarıda, önümüzdeki kaleyi savunurlarken, kaleci okan’ı da öğrenmiş oldum. okan gedikali, hafif çekik gözlü, karaoğlan karakterine benzeyen bir tipi vardı, atik ve atletik bir kaleciydi, millî takım seviyesine kadar yükselecekti. sağ bek ismail demiriz’in de gençlerbirliği’nde ilk resmi maçıydı o maç, ertesi sezon galatasaray’a satılıp 27 defa a millî olacaktı.
atamadı ankaragücü, 1-0 bitti maç. ertesi gün arkadaşlarıma, biraz da egzotik bir tecrübe gibi, ballandıra ballandıra anlatıp durdum. galatasaraylıydım zira o vakitler (cahiliye dönemim!). başka bir bahçeden, başka bir çiçek koklamıştım. öylesine geçip gitmedi ama. o bahçeye gitmeyi sürdürdüm. gide gele, alıştım, kaldım orada. gençlerbirlikli oldum.”