uzun bir ayrılıktan sonra stancu ve ahmet yılmaz çalık’ın ilk 11’de görünmesinin dışında, maç öncesi heyecanı olmayan karşılaşma oynanamaya başladığında, her iki takım da son derece vasat birer oyun sahnelemeye başladılar.
yapılan karşılıklı fauller ve yavaş hareketler nedeniyle, devamlı duran maçın bir türlü yükselemeyen temposu, kalite çıtasını sürekli aşağıya doğru itiyor ve ne avrupa kupası bileti için mücadele eden bordo-mavililer, ne de hedefsiz kırmızı-siyahlılar, doğru düzgün pozisyon bile üretemiyorlardı.
maçın ilk ciddi pozisyonu trabzonspor defansının çıkarken, hleb’in baskısı sonucu kaptırdığı topa mervan’ın plasesiyle geldi ki, o an maçın üçte ikilik bölümü tamamlanmıştı. bu ana kadar futbol adına dişe dokunur hiçbir şey izleyememiştik. (bu süre zarfında mustafa akbaş ve mustapha yatabare sakatlanarak oyunu terk ettiler.)
66’da doğa’nın gereksiz kayarak müdahalesi sonucu ikinci sarıdan oyun dışında kalması alkaralar adına oyunu zorlaştıracak derken, tomic’in ceza alanı çizgisi üstünde düşürülmesi ve oyuncunun nefis serbest atışı ile topun iki yan direğe çarparak elde kazandırdığı gol bir anda hepimizi şaşkına çevirmeye yetiyordu. tomic, başakşehir maçında attığı “temdit friği”den bu yana ilk kez önemli bir işe imzasını atmıştı!
golün hemen ardından mesut bakkal’ın stancu-gosso değişikliği ile son 20 dakika otobüsü kale önüne çekeceğimizi gösteriyordu. çünkü bu hamle ile oyunu ileriye taşıyacak ve rakibi rahatsız edecek hiçbir oyuncumuz sahada kalmamıştı. fakat sorun şuydu ki, biz bu sezon katı defans yapmayı hiç başaramamıştık! bu yüzden en iyi sonucun beraberlik olduğunu düşünmeye başlamıştık.
trabzonspor’un vasat oyunu ve kötü şutlarını izlerken “acaba?” diye aklımızdan geçirirken, bu sezon çok formsuz olan gosso’nun faulü ve evlere şenlik savunma hatası ile yediğimiz golün ardından skor eşitlendi ve maç beraberlikle sonuçlandı.
böylece; sürekli maçın durduğu, temponun nerdeyse hiç yükselmediği, pozisyonsuz, vasat ve zevksiz bir türkiye süper ligi maçının daha, dayanılmaz can sıkıcılığı eşliğinde, (yerseniz) “en azında 2 gol izledik” iyimserliğiyle bir maçı daha geride bıraktık.