çıkan kadro beklenen bir kadroydu ama her zaman söylediğim gibi petroviç'in bu takımda yerinin olmaması gerektiğini düşünüyorum. irfan, stancu ve tomiç'in yokluğu yaratıcılığı tamamen öldürdü. hücumda mervan, guido ve berat dışında etkinlik yoktu. sadece gosso bir, iki kere içeri girdi. o pozisyonda da topu kontrol edemedi.
doğa ve gosso'nun tüm çabalarına rağmen ortadan hiç gidemedik. arkaya koşan berat'ı hiç kullanmamız bizi kanatlara yönlendirdi. hakan ve halil çok çalıştı ama orta girişimlerinde de etkili olamadık. sadece maçın başında berat'ın kaçırdığı kafa pozisyonu vardı. ama tabi daha önce de belirttiğim gibi irfan, stancu ve tomiç olmaması bizi çok sınırlandırdı ve yine söylemek istiyorum petroviç gereksiz, hatta fazlalıktı.
beşiktaş topla daha çok oynadı ama nerde? kendi yarı sahasında ve biz 11 kişi kendi yarı sahamızda beklerken. berat, gosso, mervan ve guido rakibi ısırmaya çalıştı ve sonuç olarak kalemize pek yaklaşamadılar. dolayısıyla çok sıkıcı bir maç oldu. beşiktaş'ın kalemize yaklaştığı anlar, doğa ve gosso'nun gereksiz faulleriyle, duran toplardan ve kornerlerden oldu. gereksiz çünkü, top ceza sahamıza yaklaşsa da tehlikeli olabilecek adam sayısı çokluğunda değillerdi. öyle olsaydı bile geride bırakacakları boşluklar bize gol fırsatı doğuracaktı. hoş, kontra atağı bir plan olarak hiç düşünmedik ama doğaçlama olarak mervan, guido ve berat bu işi gerçekleştirebilecek özellikte futbolcular. doğa ve gosso'nun gereksiz faulleri sarı kartına başvurmak için ortam arayan hakemin bu eyleme düşünmeden girişmesine olanak da tanımış oldu. hadi bunu hoş görelim. ersan'ın berat'a çok daha fazla sertlikte arkadan girdiği pozisyona sarı kart gösterilmezse artık iş çığırından çıkmış olur. konuşmak istemiyorum artık bunları.
ikinci yarıya daha iyi başladık. ilk yarıda da öyleydi ama ilerde sadece mervan etkili olabildi. o da bireyseldi. rakibini kademesiz yakaladığında çok diri bir şekilde üstüne gidip önünü boşalttı. bu özelliği takım adına bence çok değerli. mervan demişken kritik yerlerde top kaptırsa bile oyundan çıkmaması gerekti. çünkü yerine giren antal onun kadar güçlü ve dengeli değil. irfan, stancu, tomiç'in olmaması ve landel'in de kulubede olmaması irfan buz'un antal'ı kararsız kalmadan oyuna sürmesine sebep oldu. bence petroviç çıkmalıydı. hem de kesinlikle. hatta guido da çıkabilirdi. mervan değil. bu konuda çok kararlıyım.
kerim frei'ın oyuna girmesi savunmamazın dengesini bozdu. gökhan töre'ye odaklanmışken bire bir oynamayı seven başka biri kafamızı karıştırdı. çok tehlikeli bir yerde doğa kerim'i düşürdü. demba ba'nın plasesiyle geriye düştük.
golü yiyen takım tepkisi verdik ama yakaladığımız duran toplarda içeride kalabalık olmamıza rağmen pozisyon bulamadık. hatta iki pozisyon varki orta kesmek yerine kanatta gereksiz oyalanmalarla topları kaptırdık.
ramazan'ın yediği gol maçın iki taraf açısından da kafada bittiği an oldu. içimden ramazan'a kızmak gelmiyor ama bari golü yedikten sonra defansa laf söyleme. hatana bahane arama. onu aklamaya çalışma.
irfan buz kenarda çok üzgün gözüküyordu. bence bu görüntüsü takımı sahiplenme ve benimseme duygularının geliştiğini gösterdi.
sonuç, farklı mağlubiyet oldu. gol atacağımızın çok zor olduğu bir maçtı. "hiç gol yemeyebilirdik" gibi bir şey söylemenin anlamı yok. mağlubiyeti hak ettik.
maçtan sonra "yine kırmızı kart gördük" diye sitem eden beşiktaş taraftarlarını gördükten sonra "neden istanbul takımı tutulur?" sorusuna verilebilecek cevaplara bir alternatif daha üretebiliriz. "allah'ın adaleti" (bkz. nasreddin hoca fıkraları) bu takımlara ekstradan haklar verdi. bu ekstra haklara sahip olmak bu takımları tutmak kadar basit bir olay. istanbul takımı aşıkları pamuk prensese aşıkmış gibi gözleri kör oldu. onların 3 takımdan ibaret sığ dünyaları, haddi hesabı olmayan hakem adaleti, adaletsizliği veya "allah'ın adaleti'ni" göremedi. baksalar da... baktılar çünkü topu ayağından kaçıran franco'nun berat'ın topu alıp gole doğru ilerlemesine izin vermediğini görmediler.