3 haftalık devre arasının ardından, devrenin son maçında beşiktaş’ı ağırladık. (aynı uygulama 2002-03 sezonunda da yapılmıştı ama o sezon şampiyonluğu kovalamıştık. fakat gariptir, birilerinin bize çelme takarken, bugünkü rakibimizi arkadan itmiş ve mutlu sona ulaştırmıştı.)
bu yıl ankara’ya iki-üç kere yağmur ve sadece bir kere kar yağdı. buna rağmen zeminin rezil durumu nedense sadece biz taraftarları utandırdı! maçta rakip ya da bizden bir futbolcu zemin yüzünden saçmalayınca ya da düşünce ev sahibi olduğumuz için ciddi anlamda utandım! bu ülkede zeminin futbol için anlamını inşallah bir gün birileri anlayacak ve inşallah bizler de ölmeden göreceğiz! (yok yok, boşa heveslenmeyelim bence, çünkü bu konularda inanılmaz istikrarlıyız. böyle gelmiş böyle gidecek! http://www.mehmetalicetin...egistiki-turk-futbolunda/)
Gol ayağımız stancu, ilk 16 maçta kazanılan çoğu puanın sebebi irfan ve son haftalarda yükselen bir grafiği sahip tomic’in kadroda olmaması yüzünden beşiktaş maçına 1-0 yenik başladık. çünkü gol yersek maç da bitecekti.
69. dakikaya kadar yapabileceğimizin en iyisini yaptık. rakibe neredeyse hiç alan bırakmayarak gol şansı tanımadık. buna karşılık genç berat’ın mücadelesi ve ara sıra ileri çıkış girişimleri dışında gol atma adına sahada neredeyse hiç yoktuk.
bitime 21 dakika kala demba ba’nın basit plasesi, yanlış kurduğumuz barajı üzerimize yıktı. golden sonra beşiktaş daha da istekle saldırırken, biz de ancak toparlanmaya çalışıyorduk ki 8 dakika sonra guido’nun çıkarken kaptırdığı top farkı ikiye çıkarırken, bizim “hadi olur ya!” umutlarımızı da söndürmeye yetti.
90’da franco’nun atılması yerine berat’ın kaleciyle karşı karşıya kalınca ne yapacağını görmeyi daha çok isterdik ama o da olmadı.
sonuçta, alternatifsiz kadroyla bu kadar olurdu öyle de oldu…