kaç gündür, umumî ve tuhaf bir düşünce her kafada yerleşmiş aynı istifhama tuhaf bir kanaatle cevap hazırlamıştı: «eh! geçen haftadan sonra?!...»
her şeyden evvel ehil ellerde birinci sınıf bir spor teşekkülü olan güneş bütün rekabete, anlaşamamazlığa, ihtilâflara rağmen gaye bildiği «yüksek futbol» u türk sahalarında elinden geldiği kadar tebarüz ettirmek aşkından bir nokta feda etmeksizin meydana çıktı, zaman zaman mahkûm oynadı. fakat o derecede misli görülmemiş bir «tav» a geldi ki bu görülmemiş ve işitilmemiş «sürpriz» e 5.000 seyirci ile beraber, arslanlar gibi çarpışıp hakettiği galibiyete ulaşan fener de; güneş çocukları da müteessir ve mütehayyir kaldılar.
ilerde daha tafsilât vermekten kendimizi alamadığımız «facia» nın mukaddemesini burada serek maçı anlatalım.
fener ful takımında aksayan tarafları düzeltmeyerek mutad kadrosile çıkarken, güneş te ismail, melih ve necdetin yerlerine daha isabetli eleman doldurmuş olarak gözüktü.
başlangıcın güneş lehinde uzaması «ümit ve ümitsizlik» hisleri keserek maçı anlatalım:
sekizinci dakikada bozuk fener son müdafaa hattında yerleşen topu, selâhaddin plase şütle - iyi oynayan hüsama rağmen -ağlara takınca eski ve yeni istifhamlar biraz daha aydınlandı. güneş on biri, girdiği bu mücadelede «asilâne» çarpışıyordu. işin değişen şeklini anlamağa vakit bulmayan fener ilk dakikalarla bocalamakta devam ediyordu. güneş üç ortası son derece zevkli sürüşlerle iyi futbol oynarken, hüsameddin birinci sınıf kurtarışlarla maçın heyecanına ayrı bir güzellik katıyordu. selâhaddinin müthiş bir solunu çelen fener, topu naci tarafından cihada kadar attı. cihat 4 fener muhaciminin ayaklarından topu aldı.
namık boş kaleye golü yapamadı. kornerler tevali ediyor ve artık maç kabiliyetini kazanmakta olan küçük orhan nefis vuruşlar gösteriyordu.
meşhur sindelar stili oyun çıkaran rasih, lebibin ıskasını en güzel pozisyondan kaleye dayandı. hüsameddin belki hayatının en iyi kurtarışını yaptı. biraz sonra devre bitti.
haftaym başlangıcında rasih müşkül bir vaziyette yine yakından bir şüt çekti. hüsam ellerinin acımasma rağmen bunu da kornerle kurtardı. fener cidden ağır basıyordu. ilerde orhan, niyazi. geride m. reşat bütün bir gayretle çalışıyorlardı. aytanın falsolu solunu cihat mükemmel kurtardı. güneş bunalmış bir müdafaa içinde başta faruk olmak üzere riza ve cihatla çok iyi karşı koyuyorlardı. namık yüzde yüz kaçırmalarından birini daha direkte denedi. hakem korner veriyor. halbuki değil. bütün şarjların güneş aleyhine kararlar alınmasına sebep olduğu gibi ofsayt, korner, firikikler de güneş tarafına doğrultuluyordu. bu biçim biçimsizliklerden - seyirciler hariç - ilk siniri bozulan selâhaddin iki fenerlinin birden yaptığı favulü de kendi aleyhine verilmiş görünce esada bir yumruk salladı. esat ve sürekâsı yumruğa belegan mabelâğ cevap verdiler. hakem! adilâne kararlarından bilmem kaçıncısını, yalnız selâhaddini dışarı atmakla, vermekte devam ediyordu. nihayet güneşe, beklenen penaltıyı bağışladı. namık beraberlik golünü yaptı. yaşar rasihi kale içersinde formasından tutup yatırdı. zahir sağma yatır diye olacak - hakem rasih aleyhine frikik verdi. geç kalan ikinci penaltı da verilip namık feneri iki sayıya çıkarınca işin ıengi artık iyice anlaşılmış oldu.
fener duran günes müdafaasının boş bir yerinden yine namık vasıtasile üçüncü golü de attı. fakat maç soğudu mu soğudu. hakem «son» düdüğünü çalarken çoktan çekilip gitmişti. çünkü bu düdük hatların, belki de parmaklığın dışından öttürülmüştü.
şazi, güneş çocuklarının masum ideallerini baltalamak için «yegâne iyi hakem» prestijini feda edecek kadar hangi tesir altında kalmıştır?. bu muamma da maç akabinde yeni mütalealara yol açtı. bu vaziyet açık bir «sürpriz» olması ihtimallerini de pekâlâ hatıra getirmiyor değildi.