gaziantepspor maçını, japonya’dan dönen ural’ın ganimetleri ve anıları eşliğinde izledik.
ilk on birin değişmezlerinden dahlin, guido, uğur, tomic ve doğa’nın olmadığı bir kadro ile sahadaydık. özellikle rakip ataklarını kesen doğa’nın olmaması ve yerinde petrovic’in oynaması defansif olarak kafamda soru işaretleri yaratıyordu. guido, uğur ve tomic’in olmaması da ofansif anlamda eksiklik yaşayacağımızı düşündürüyordu.
karşılaşma başlamadan önce ural bana dönüp, “gaziantep’e karşı şansımız sökmüyor muydu?” diye sordu. ben de, “ankara’da antep’e karşı şansımız tutuyor” diye cevapladım.
maçın ilk dakikalarında alkaralar, daha istekli ve arzulu görünüyorlardı. irfan’ın 11. dakikadaki nefis şutunu kalecinin çelmesi ve ardından mervan’ın kafa golünün faul gerekçesiyle sayılmaması gençlerbirliği’nin önemli anlarıydı. antep ise sadece bir kez el yasa’nın kafasıyla gole yaklaştı ama ramazan topu güzel çeldi. bunların dışında pek fazla önemli pozisyonun olmadığı vasat bir maç izliyorduk.
ikinci yarı da benzer bir şekilde, pozisyonsuz ve orta saha mücadelesi şeklinde devam ediyordu. “maç berabere biter” diye aklımdan geçirirken arokoyo'nun oldukça yavaş geri pasında, karcemarskas’ın enteresan bir şekilde topu sektirmesiyle topun filelere giderken ural, “evet ya, gerçekten de antep’e karşı şansımız tutuyormuş!” deyip kahkaha attı. gol o kadar sakin bir anda olmuştu ki, neler yaşandığını ancak pozisyon tekrarında görebildik. karcemarskas’ın golden sonra düşüncelere dalmış bir şekilde yerde oturup kaldığı kare ekrana geldiğinde, onun adına gerçekten üzüntü duydum.
2 dakika sonra irfan’ın 2 defans oyuncusu arasında, çaprazdan, sol ayak dışı ile yaptığı aşırta şutu göz kamaştırıcıydı! fark bir anda ikiye çıkıyor ve iyice rahatlıyorduk.
karşılaşmanın geri kalan kısmı karşılıklı ataklarla geçti ve maç 2-0 alkaralar’ın üstünlüğüyle sona erdi.
maçın orta hakemi abdullah yılmaz’ın birçok pozisyonda yere düşen futbolculara inanmayıp oyunu devam ettirmesi, temponun artmasını sağladı ki, ülke futbolunda kolay kolay görmediğimiz bu durum maçın seyir zevkini arttırdı. umarım yılmaz, bu konuda kararlı bir şekilde yoluna devam eder. mervan’ın istekli arzulu oyunu, petrovic’in ilk kez bu kadar oyunun içinde olması, berat’ın oyuna girdikten sonra sürekli hareket edip hem ileride ataklara katılıp hem de pres yapması ve ramazan’ın uzun zaman sonra kaleye geçip birkaç güzel kurtarışa imzasını atması gençlerbirliği açısından güzel gelişmelerdi.
ilk kez, şike süreci sırasında federasyon’un sözde, futbola olan ilgiyi arttırmak için normal sezon sonrası düzenlediği, üç kupadan biri olan spor-toto kupası’nda yusuf emre’nin yerine oyuna girip 3-4 dakika forma şansı bulan irfan can kahveci, bir yıllık nadasın ardından bu sezon 12 maçın 10’unda görev aldı. geçen hafta yaptığı nefis asist ve bu hafta attığı şahane gol dışında sürekli oyunun içinde kalması ve milimetrik pasları ile takımın gol yolundaki temposunu arttırdı.
bu sezon 2 gol atıp ve bir de asist yapan irfan, saha içindeki sakin oyunu ve güzel paslarıyla bana soner aydoğdu’yu anımsatıyor. umarım onun gibi pişmeden, iyice futbolu oturmadan satılıp, unutulup gitmez.