gosso ve uğur'un yokluğunda sahaya çıkan 11 sürpriz bir 11'di. stoperde hikmet solda tosic oynadı. bu normal ama irfan buz'un gosso'nun yokluğunu tomiç, irfan ikilisiyle doldurması ilginç ve bence çok güzel bir karardı.
doğa'nın yanında veya biraz önünde ağırlıklı olarak irfan oynadı. irfan bu bölgede de klasını gösterdi. top saklama ve düzgün pas kullanma becerisinin yanında doğru pozisyon alıp defansif özelliğini sergilemesiyle bana göre kusursuz bir oyun çıkarmış oldu. gerektiğinde vücudunu kullanıp ikili mücadelelerde rakipleri bozdu. yanındaki arkadaşlarını çok iyi kullanıp yaptığı ikiye birlerle hücum başlangıçlarının kilit ismiydi.
tomic, mervan, koçer ve stancu takım oyunu anlayışıyla çok iyi bir hücum takımı oluşturdu. stancu ve koçer'in kaçırdığı net pozisyonlar ve mervan'ın çalımla kendine pozisyon yarattığı pozisyon gollerin habercisiydi. rakibin yakaladığı net gol pozisyonunun bir tane olduğunu düşünürsek defansın da başarılı bir oyun çıkardığını söyleyebilirim.
kaliteli ve göze hoş gelen futbol, 23. dakikada stancu, koçer ikilisinin oyunu sonucundaki golle süslendi. koçer'in mükemmel ortası stancu'nun bitirici kafa vuruşuyla sonuçlandı. golden sonra ilk haftalardaki görüntünün aksine gençlerbirliği rahat futbolunu sürdürerek rakibini çaresiz bıraktı derken ahmet çalığın koluna çarpan topa hakem penaltı dedi. yine olmayan bir penaltı sanki inat olsun diye verildi. penaltı golünü yediğimizde yanımdaki arkadaşıma "olsun, biz zaten çok iyi oynuyoruz, hakeme rağmen kazanmış olucaz, bunun ayrı bir gururu var, bence iyi bile oldu." dedim. gençlerbirliğine çok güveniyordum. sandelyemde otururken rahattım ve hiçbir zaman kazanamayacağız gibi bir endişeye girmedim. nitekim ilk yarının son dakikasında irfan'ın topu çok iyi kontrol edip, saklayıp, rakibine çalım atıp topu koçer'in önüne yuvarlaması golden bile daha keyifliydi. koçer'in ikinci asisti de ilki kadar güzeldi.
ikinci yarıda farkın açılacağını bekliyordum ama beklentim koskoca bir hayal kırıklığına dönüştü. maçın 56. dakikasında irfan buz bir teknik direktörün tek başına sanki ders verir gibi bir takımı nasıl durdurabileceğini hatta geriye götürebileceğini gösterdi. oyuna giren petroviç hadi neyse de mervan'ın çıkması yapılacak en son şeydi. tek hareketle iki yanlış bir bakıma irfan buz'un bir taşla iki kuş vurması takımı bir anda ters yüz etti. takımda 60 dakikadan sonra tam randımanlı oynayamayan özellikle zaten fizik zaafiyeti olan tomiç, koçer ve irfan varken takımın en çabuk, en hızlı ve en dengeli oyuncusu mervan'ı çıkartmak maçın kaderini değiştiren tek olaydı.
karabükte ikinci yarı oyuna giren viola dikkat edilmesi gereken en önemli oyuncu olmasına rağmen ne daha öncesinde gereksiz bir sarı kart alan doğa ne de oyuna sonradan girip sorumlu davranmasını beklediğim petroviç bu adamın rahat rahat topla oynamasına bir tehtid olabildiler. viola'nın attığı gol kesinlikle muhteşem. onu orta sahada karşılayan ahmet çalığı rahat geçmesi bomboş bir orta sahada çok normal ve bence burda ahmet çalığın hiç bir hatası yok.
2-2'den sonra ilk yarıyla uzaktan yakından alakası olmayan berbat bir maç beni kara kara düşünmeye sevk etti. kulübede berat yine yoktu ve 76. dakikada artun, koçer yerine oyuna girdi. antal yine hiç kullanılmadı. taylan kadrodaydı ama bugüne kadar bir dakika bile oynamadı. irfan buz bir tanesi ölümcül olmak üzere maçı 2 değişiklikle tamamladı. ilk geldiği günlerde çıkardığı kadro, oyun anlayışı ve oyuncu değişiklikleriyle bende çok kötü bir izlenimi olan irfan buz'un hatalarını görüp farklı kararlardan çekinmemesini şaşkınlıkla karşıladığımı hatırladığımda yakın gelecek için bir çıkış yolu ve umut ışığı görebiliyorum.