dün dolmabahçe’den geçenler, lahmacuncuların, boyacıların, çikletçilerin etrafını çevirdiği, önü bayraklı otobüsün bir hacı seferine çıktığını sanırdı. oysa, türk milli takım bir dünya kupası maçına gidiyordu. bir dakikalık istirahatleri bile önemli olan milli futbolcular, üç saat ya otobüs koltuklarında, ya stad demirlerinde, ya da kenardaki taşlar üzerinde bekleyerek, daha uzun yolculuğa çıkmadan yoruldular. sebep neydi? kafile kalabalık, otobüs bu kalabalık içinde oyuncuların rahat gitmesine imkân vermeyecek durumdaydı. fakat beden terbiyesi teşkilâtında bu konurlarla yetkili olanlar, kâğıt üstündeki hesaplarının daha dolmabahçe’de yanlış çıktığını göremeyecek kadar uzaktaydılar.
oyuncuların istirahatı elbette düşünülmelidir. ama tam hareket saatinde değil.. âdeta 3-5 gazetecinin kafilede bulunması, bütün kalabalığı yaratıyormuşcasına, sanki gidecek insan sayısı önceden bilinmiyormuşcasına son anda harekete geçmek, böylesine garip durum doğurur işte... neyse ki, otobüs sahibi, yetkililerden daha anlayışlıydı da, ücret almadan ikinci bir otobüs getirdi. bu anlayışı göstermeyen bir firma, kafilenin ya kucak kucağa gitmesine ya da yola çıkamamasına sebep olmaz mıydı?
şu, milli kafileleri medeni milletlere yakışır manzara içinde gönderebilmek ne zaman mümkün olacak? bu işi, muhasebe odalarının karanlık ve gerçekleri bilmez davranışından ne zaman kurtaracağız? bu gidişle, ümit de yok galiba...