hafta içi 19’daki maçı izleyebilmek için tempolu bir şekilde uralların evine girdiğimde maç başlamak üzereydi. malum biz çalışan insanlarız ve mesaimiz 18’de bitiyor. o yüzden de 19’daki maça yetişmek zülüm oluyor. ne hikmetse hafta içi maçlar çoğunlukla 20’de oynanırken, bizimkilerin çoğu 19’da oynanıyor, da neden?
passolig boykotu nedeniyle maçın ilk dakikalarında gözlerim tribünleri, kulaklarım da çok az sayıdaki taraftarın tezahürat yapıp yapmadığına odaklanmıştı. tüm maç boyunca birkaç “haydi gençler” ve “gençler, gençler” tezahüratı dışında tribünlerin üzerine ölü toprağı serpilmişti. passoligciler haklıydı aslında, tribünde kimse olmazsa, “olay molay” da olmazdı öyle değil mi(!)? hem kulüpler passolig’den para aldıklarına göre seyircinin getireceği bilet parasına ne ihtiyaçları vardı ki?
uzun lafın kısası, “kazan-kazan” yöntemi saat gibi işlemeye devam ediyor ve her zamanki gibi oyunun kaybedenleri kimsenin umurunda değil.
irfan buz’un yönetimindeki 3. maçında alkaraların kalesini, dahlin’in gribal enfeksiyonu nedeniyle yaklaşık 1 mart 2014’den bu yana forma şansı bulmayan ramazan köse korudu. bunun dışında, sivasspor kadrosunda yer alan uğur ve petrovic’in yerine doğa ve berat sahada yer aldı.
sezon başında bu yana oynadığı beş maçta galibiyet alamayan ama sadece bir kez yenilen kayseri erciyesspor, ilk dakikalarda atak yönüyle ürkek, defansif olarak ise çok adamlı bir oyun sergiliyordu. buna karşılık kırmızı-siyahlılar, kanattan sıfıra inip orta yapmaya çalışmak ve (etkisiz olsa da) guido’nun birkaç şut denemesi dışında hiçbir organize atak girişimde bulunamıyorlardı. böyle olunca inanılmaz vasat ve tatsız tuzsuz bir karşılaşma izlemeye başladık. zaten maç boyunca tek net pozisyonumuzu tosic’in soldan yaptığı ortaya guido’nun kötü vuruşu ile yaşadık.
ilerleyen dakikalarda erciyesspor, gençlerbirliği’nin etkisizi oyunundan güç alarak kontra ataklarını sıklaştırmaya ve daha çok ileriye çıkmaya başladı. bu dakikalarda bile hızlı bir kontra atak yapamamış olmamız ve hem berat hem de stanku’yu besleyemememiz etkisiz futbolumuzu kanıtlıyordu. elbette bunun en büyük sebebi, iki sezondur orta sahanın ortasında ileriye top taşıyacak yaratıcı bir oyuncumuzun bulunmayışı. irfan bir nebze o yükü omuzlarına alıyor olsa da, iki haftadır forma şansı bulamıyor.
sonuçta a’dan z’ye her şeyiyle tatsız tuzsuz, zevksiz ve temposuz maç beklediğimiz gibi golsüz sona erdi.
bu maçta sergilediğimiz futbolla cumartesi günü kadıköy’de işimiz oldukça zor görünüyor. kaldı ki, geçen yıl sarı-lâcivertlilerin kazandığı 6 “temız” puanı ( http://www.mehmetalicetin...ginden-6-temiz-puan-aldi/) düşününce…