süryanilerle ilgili bir çocukluk anısı ve düşündürdükleri
alper tolga akkuş • 28/09/2011
memleket çok tuhaf be hocam. bu haftaki yazımı kafamda dönendirirken “içinde süryaniler geçecek, gündem ile alakasız olacak ama” filan derken milli eğitim bakanlığı -allah başımızdan eksik etmesin !!!- gündemin tam göbeğine alıverdi süryanileri, buyrunuz efendim ben ilkokul 4′ten lise bitene değin istanbul bahçelievler’de ikamet ettim. deli hüseyin paşa caddesi, onur sitesi a blok, pazar yolu, ünverdi sineması, yayla, basın sitesi durağı, haznedar, ömür vsr.
bulunmaz bir nimetti bizim site çocuklar için. yola hiç çıkmadan sitenin kendi bahçesinde akşama kadar oynama imkanımız vardı. o bahçede dört dönerken ne acıktığımızı ne susadığımızı bilir hava kararana değin o oyun senin bu oyun benim dolanır dururduk. yaşlarımız 11, 12 civarı bir şeydi. bir de kendimize örnek aldığımız, hareketlerini pür dikkat izlediğimiz 18, 19 yaşlarında abilerimiz vardı. onlarla arada derede yaptığımız maçlara çok önem verirdik. her zaman çok farklı mağlubiyetler alıyor olsak da kazara 1 ya da bilemedin 2 gol atıtığımızda dünyalar bizim olurdu. farklı mağlubiyetlerin günah keçisi ise hiç değişmezdi. daimi kaleci anavarza olarak en çok çekindiğim arkadaşlarımın söylenmelerine maruz kalmak değil “bu halde birde maç mı yapıyorsun ulan !” diye söylenen babama yakalanmaktı.
güzel bir de isim takmıştık mahalledeki abilerimizle artık geleneksel bir hal alan futbol maçlarımıza. biz allah ne verdiyse toplanmış bir sürü velettik, kimi gün 20 kimi gün 25 kişi bile olurduk. bizimle oynama lütfunda bulunan abiler ise taş çatlasın 7 ya da 8 kişiden müteşekkil olurlardı. onlar gençlerbirliği idi biz ise orduspor.
bizim bahçenin hemen yanındaki sokakta 6′şar katlı 4 apartman bulunurdu. orda oturanlardan hiçkimseyi tanımazdık, onları sokakta dahi görmezdik. kim olduklarını bilmez, çokta umursamazdık. onlar, “süryaniler“di. süryani’nin ne demek olduğu hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu. kimse bize “süryaniler şöyle kötü, böyle fena” gibi şeyler söylemişde değildi ama biz “süryani” derken yapılan o garip vurgudan onlarla görüşmememizin daha hayırlı olacağını peşinen kabul ederdik. gençlerbirliği – orduspor maçlarımızı muhtemelen pencerelerinden onlar da izlemişti. michael haneke abimin henüz izlemediğim ama methini pek duyduğum (altyazı dergisi sağolsun) “beyaz bant” (das weibe band – eine deutsche kindergeschicte) adında bir filmi vardır. naziler nasıl nazi oldu konusuna kafayı takan haneke abim bu nazilerin çocukluğuna eğilmiş, sonunda nazi olanın çocukluğu olsa olsa böyledir diye küçük bir alman köyünde yetişen 1910 yıllarının çocuklarını anlatmış.
bu hikayeyi kendi çocukluğuma kurgulasam nasıl olurdu acaba? şimdiki milliyetçi şüreka, gözü kana doymaz bir mahluk olduğunun farkında bile olmayan ahali nasıl böyle oldunun peşine düşsek bir ihtimal bizim “gençlerbirliği – orduspor” maçlarına denk gelirdik. birarada pek şamatalı eğlenen “çoğunluk“, bir kenara itilip kendi içine hapsedilmiş “azınlık“, hayatının baharında kendini yok hayallere feda eden “gençlerbirliği“, vatan millet sakarya türküsü ile bildiğinden şaşmayan “orduspor”
işin daha da tuhafı tam da o senelerden birinde 2. lige düştü “orduspor.” aradan geçen onyılların ardından tam da bu sene tekrar süper ligde. gözlerini de “gençlerbirliğine” mi dikmiş ne?