uzunca bir aradan sonra, ankara 19 mayıs’ta oynanan bir gençlerbirliği maçını, şifayı kaptığım için televizyon karşısında takip edebildim.
e-bilet protestosu
14 nisan’da uygulamaya başlanan ve çoğu taraftar tarafından “para tuzağı” ve “fişleme” olarak değerlendirilen e-bilet uygulamasını gençlerbirliği taraftarları da protesto ettiler. bunun için önce pankartlarını tellere ters astılar. ardından ilk yarı boyunca sadece "susma haykır, e-bilete hayır" ve "müşteri değiliz taraftarız" diye tezahürat yaptılar, maçın geri kalan bölümde ise tiyatro izler gibi maçı sessiz bir şekilde takip ettiler. ikinci yarının başında takımı tribüne davet eden ve alkışlayan gençlerbirlikliler, ikinci yarının başlama düdüğüyle birlikte tribünü boşalttılar. işte bu yüzden, benim gibi televizyon karşısındaki insanlar, çok uzun bir aradan sonra, maratonun göbeğinde yazan “ankara 19 mayıs stadyumu” yazısını görebildiler. çünkü tribünün büyük bölümü boşaltılmıştı…
gereksiz gerginlik ve galibiyet
son 4 haftaya girilirken, küme düşmekten yırtmış ve 4. olarak avrupa’ya gitme hayali cılız olan iki takımın karşı karşıya geldiği maç, her şeyden öncü saçma sapan bir gerginlikle ilerledi. topsuz alanda yaşanan itiş kakışlar, faullerden sonra birbirlerine dayılanmalar derken, sakin geçmesi beklenen maç agresif bir atmosferde sürüp gitti.
maçın ilk yarısında, takımın gol yükünü çeken stanku’dan yoksun olmasına rağmen alkaralar, daha istekli ve arzulu görünüyorlardı. bu bölümde kaleci harun’un güzel kurtarışlarını izledik. timsah ise daha çok oyunu kendi yarı sahasında kabul ederek “önce gol yemeyeyim” diye düşünüyordu. ilk yarı golsüz sona erdi.
ikinci yarının başında ise bursaspor daha istekli ve arzulu olan taraftı. peş peşe girdikleri pozisyonları engelleme sırası gençler kalecisi dahlin’e geçmişti. derken hızlı gelişen bir kırmızı-siyah akında, tosic’in soldan şişirdiği topa, zec’in belki de hayatında yaptığı en güzel kafa vuruşunu kondurmasıyla topu filelere gitti ve gençlerbirliği 1-0 öne geçti.
bu dakikadan sonra genelde kırmızı-siyahlıların birkaç kontrasını ve bursaspor’un baskısını izledik. ahmet’in eline çarpan ve bence kolu açık olduğu için penaltı olması gereken pozisyonda hakem devam kararı verdi. ardından bir duran top pozisyonunda, petrovic’in ceza alanı içinde şamil’i itmesi ve onun da inandırıcılığı tartışılır bir şekilde kendisini yere attığı pozisyona hakem bir kere daha devam deyince iş çığırından çıktı. önce şamil’in tosic’e attığı kafanın ardından kırmızı kart görmesini, sonrasında ise, maçın bitiş düdüğü ile birlikte hakeme tepki gösteren bursalılardan serdar aziz’in ante’ye kafa atması sonucunda kırmızı kart görmesini takip ettik.
“muhteşem süleyman”
ankara’da yönettiği maçlarda çizdiği kötü performanstan ötürü, bol bol “muhteşem süleyman!” diye anılan süleyman abay ve ekibi, bir kere daha çok kötü bir maça imzalarını attılar. bursaspor’un penaltısını es geçmeleri ve her iki takım içinde bir sürü saçma faul ve kart uydurmaları oyundaki tempoyu düşürmekle kalmadı, aynı zamanda maçın gergin bir atmosferde oynanmasına katkıda bulundu…
maçtan sonra aklımda sadece, maksut'un boş tribünün fotoğrafıyla birlikte yazdığı, "e-bilet gelince tribünler böyle olacak" twiti kaldı...