birkaç haftalık aradan sonra tanıl abilerdeki deplasman tribünümüzde, pizzalar eşliğinde maçı izlemeye başladığımızda, benim aklımdan (istatistik canavarı olarak) “acaba 11 yıl sonra 5’te 5 yapar mıyız?” sorusu geçiyordu. tanıl abi ise, “bu maçı kazanırsak bayağı üstlere tırmanacağız mali farkında mısın?” diye şaşkınlığını belirtiyordu.
bir önceki haftaya göre gosso’nun yerine tomic ve jimmy’nin yerine doğa sahadaydı. maçın ilk dakikalarında her iki takım da vasatı aşmayan bir oyun ortaya koyuyordu. ben de iki takımın berbat oyununa bakarak “en kötü berabere kalırız” diye düşünüyordum. 16’da özgür’ün sakatlanması ve akabinde, “zec defansa da yardım ediyor, helal olsun” dediğimiz anda, bosnalının bosingwa’ya ceza alanı içinde yaptığı aptalca hareketin ardından yediğimiz penaltı golüyle bir anda maçın tadı değişti. ilk yarının kalan kısmında özgür’ün yerine oyuna dâhil olan deniz naki ilk kez verimli göründü ve iki tane ciddi pozisyona girdi.
ikinci yarının başında, takımın gol yükünü çeken ve tüm maçlarda 90 dakika oyunda kalan stanku sakatlanıp çıkınca, tanıl abiyle birbirimize bakıp, “puan umudumuz bitti sanırım!” dedik. ara ara top tutup, 1-0’a razı olan trabzonspor’un geri çekilmesinden faydalanarak oyunu rakip sahaya yıksak da bir türlü net pozisyon üretemiyorduk. işte o an aklımıza, son zamanda çok fazla kendisine oynasa da jimmy’nin yaratabileceği pozisyonlar geliyordu. sahada bunu başarabilecek tek oyuncu (mantıken) tomic’ti ama o da, geldiğinden beri beklentiler çok çok altında seyrediyordu.
maç sabahı şampiyonlar ligi ön eleme maçları hakkında macanilari.com için yaptığım araştırmada tomic’in bize gelmeden önce partizan’da peynir ekmek gibi goller sıraladığını görüp, “iyi de bize gelince ne değişti acaba?” diye sormadan edemiyordum. zira sırp oyuncu ne doğru düzgün şut deniyor, ne de teknik olmasına rağmen topu ceza alanına taşıyacak, derine pas ya da hamle yapıyordu. bir kere daha, umut vaat eden bir oyuncunun türkiye’ye geldikten sonra (kusursuz (!) futbol sistemimiz sayesinde) düşüşüne tanıklık ediyorduk.
skor 1-0 iken bizimkilerin tek kaleye dönmenin gazıyla defansta büyük boşluklar yaratması hami’nin gözünden kaçmadı ve sonradan oyuna aldığı iki hızlı adamla alkaralar’ın pimini kolayca çekti.
böylece, çok da vites yükseltmeden yakaladığımız 4 haftalık galibiyet serisi trabzon’da son buldu. bu maç bize, bir yandan düşme potasından uzaklaşmanın futbolculara büyük bir rahatlık verdiğini, bir yandan da sezonun başından beri alternatifsiz olduğu için eleştirdiğimiz kadronun “ciddi” bir sportif başarı elde edemeyeceğini kanıtladı.